İslâm’da ‘eşitlik’ kavramı- 5
Yüce dinimiz İslâm; çok kısa bir zamanda câhiliye zihniyetini ve bu zihniyetin sahip olduğu çarpık değerler manzumesini tamamen ortadan kaldırdı. Yerine hak, hukuk, “eşitlik” ve adalete dayalı yeni bir nizam getirdi. İlâhî vahiy kaynaklı bu yüce nizamda, eskiden “eşit” olmaları imkânsız olan hür ile kölenin konumları “eşit”lendi. Hatta bu âdil nizamda mümin bir köle, müşrik efendisinden daha üstün ve daha değerli hâle geldi.
Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem bu hakikati, Mekke’nin fethedildiği gün insanlara verdiği hutbede şöyle ifade buyurdu: “Ey İnsanlar! Allah celle celalüh, sizden câhiliye gururunu ve atalarla övünme âdetini gidermiştir. İnsanlar iki gruptur; iyi, takva sahibi ve Allah celle celalüh katında değerli olan kişi ile; günahkâr, bedbaht ve Allah celle celalüh katında değersiz olan kişi. İnsanlar Âdem aleyhisselamın çocuklarıdır ve Allah celle celalüh, Âdem’i topraktan yaratmıştı.” (Tirmizi)
İslâm’da; -konumlarına bakılmaksızın- İnsanlar, kanun önünde hukukî birer şahsiyet olarak ‘eşit’tirler. Böylece kul olma cihetiyle aynı asıldan gelen bütün insanlar, ‘eşit’ haklara sahiptirler. İslâm’a göre insanlar, sadece ve sadece takva ile birbirlerinden ayrılabilmekte ve üstün olabilmektedirler.
Yine İslâmî nizama göre; erkek veya kadın olmak bir “eşit”sizlik meydana getirmez ve cinsiyet farkının bir önemi yoktur. Âyet-i kerimelerde........
© Milat
