menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İnsan Yaşadığı Yere Benzer

10 1
14.02.2025

Şair Edip Cansever’in “Mendilimde Kan sesleri” adlı şiirindeki bir mısraı şöyledir: “İnsan Yaşadığı Yere Benzer”.

Şairin hem şehre ve hem de orada yaşayana dair çok önemli bir noktaya işaret ettiği gibi, eğer yaşadığınız yer temiz, güzel, estetikten payını almış, çevreye, insana saygılı, medeniyetin kurallarıyla yönetilen yerse; burada yaşayan insan da tıpkı yaşadığı yere benzer. Ölçülü, sorumluluk sahibi, etrafına saygılı, tarihe ve kültüre meraklı, sevginin ve saygının incelttiği bir kimlik taşır.

Eğer yaşanılan yerde bu söylediklerimize dikkat edilmiyor ve insanlar bunların tersi görüntülerle karşılaşıyorlarsa; gün gelip onların da kendilerine çizdikleri yol, yürüdükleri hedef; karmaşa, kötülük, insanlıktan uzak, kendine ve çevresine yabancı, yıkıcı ve yok edici bir davranış biçimine dönüşecektir. Zira şehirlerin böylesi bir etkisi vardır ve kendini mekân tutanları zaman içerisinde belli bir kalıba ve kendinin istediği, kendinin belirlediği bir şekle sokar. Bunu yapan da elbette ki insandır ve diğer insanlara tanıdığı hak; iyilikle kötülük arasında kalmaktır.

Hayata ve yanlışa direnebilenlerin dışındaki kişilerin; kendilerine sunulmuş ya da dayatılmış böyle bir yaşantıya “hayır” diyebilmeleri ve çoğunluğun onlar tarafından meydana getirilebilmesi çok zor ve hatta imkânsızdır. Kısa bir süre önce bin bir emekle yapılan ve insanların hizmetine sunulan güzellikleri, kısa bir süre sonra darmadağın edilmiş bir vaziyette görmeniz; belki de aklınıza şu soruyu getirecektir: “Acaba şehri barbarlar mı bastı da benim haberim yok.”

İyiliğin de kötülüğün de sebebi olan insan; gördüklerinden ve yaşadıklarından hisse almasını, kendine pay çıkarmasını bildiği nispette ya iyiliğin ya da kötülüğün peşinden gider. Ailenin, içine doğulan çevrenin, yaşanılan yerin ve alınan eğitimin bunda büyük payı vardır ve şehirler; bu süreçten elde ettikleri bilgilerle, tecrübelerle, birikimlerle yoğrulan insanlar vasıtasıyla şehir olma vasfını kazanırlar ya da kaybederler. Öncelikle kendisinin değerinin ve öneminin farkına varmasını bilenler; ne bir karıncayı incitirler, ne bir insana zarar verirler ve ne de bir eski evin, bir tarihi eserin yıkılıp yok olmasına tahammül edebilirler.........

© Milat