Millet-i Merhume’den Diriliş Çağına
Batı Dünyası 18.asırdan sonra Osmanlı Devletinin kendine gelmeyeceğini anlamış ve Koca Osmanlı’ya “Hasta Adam” demişlerdi. Gerçekte bu “Hasta Adam” tabirini Rus Çarı 1.Nikolay kullanmıştı. Hatta Almanya ziyaretinde Şansölye Metternich’e “Boğaz’ın hasta adamı Osmanlı” dediğinde şansölye buna itiraz etmiş. O zaman birileri de çıkıp Almanya’nın arka bahçesi olan Avusturya’ya da “Tuna Nehrinin Hasta adamı” diyebilirlerdi.
Osmanlı’ya o zamanlar için Batı dünyası böyle ithamlar ve tanımlamalar yaparken bizim aydınlarımız da belki devlet anlamında değil ama millet olarak bir çöküntüye girdiğimizi anlatmak için farklı adlandırmalar kullanıyorlardı. Bunların en mühimi de Mehmed Akif Ersoy’un “Millet-i Merhume/Ümmet-i Merhume” tanımlamasıydı.
Öncelikle şunu söylemekte yarar var; M. Akif, Osmanlı’nın daha doğrusu İslam ümmetinin bu duruma nasıl düştüğünü tespit ve teşhis ederek bu ifadeyi kullanmıştı. Ve bu durumdan kurtulmak için çareler aramıştı. M. Akif’in sıkı bir takipçisi olan şair-düşünür Sezai Karakoç, bu kavramı-dönemi, “yıkılmışlıklar çağı” olarak ifade ediyordu. İki dünya savaşının yıkıntıları arasında doğan bir kuşaktandır Karakoç. M. Akif’in kaygısı ve hüznünü kendi içinde hissetmiş millet-i merhumeyi yıkılmışlıklar çağı olarak adlandırmıştır. Akif’in devlete, millete........
© Milat
