Yaşama Ortaklığı
Bu toprakların insanı olarak yıllarca iç içe bir hayat sürdük. Evlerimizin eşikleri sadece bize ait sınırlar değildi; komşunun neşeli kahkahasına, bir tas sıcak çorbaya, bir çift teselli edici söze de açılırdı. Sofralarımız sadece ailemizin değil, dostların, komşuların da bereketini taşırdı. Birbirimizin sevinciyle coşar, acısıyla kahrolurduk. Bu, sıradan bir alışkanlık değil, ruhumuza işlemiş bir hayat biçimiydi, bir kültürdü adeta. Ne yazık ki, zamanın acımasız çarkları, modern hayatın hızlı ritmi, teknolojinin büyülü ama soğuk dokunuşu ve bireyselliğin yükselen kalesi, bu sıcak kültüre zarar verdi.
Şimdi kaybettiğimiz ortak yaşama ruhunu yeniden yeşertmek için çabalamalıyız. Ömür bir nehir gibi akıyor ve bu akıntının en belirgin yansıması, bireylerin kendi kabuklarına çekilmesi, komşuluk bağlarının çözülmesi ve toplumsal dayanışmanın giderek bir hatıraya dönüşmesi. Hatırlayalım o eski mahalleleri…Çocuk seslerinin sokaklarda yankılandığı, komşuların birbirinin kapısını çekinmeden çaldığı,........
© Milat
