menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İmkân varsa düzelt, imkân yoksa buğz et

23 30
02.02.2025

Gazze’nin akıbeti üzerine zihin yorarken saymakla bitmeyen toplu acıları düşünerek ve karşıma ilk neyin çıkacağını merak ederek Google’a “acılı toplumlar” yazdım. İlk sırada “Toplumsal Acılara Karşı Bireysel İyileşme” başlığıyla bir psikolog bloğu vardı. Bir makaleye eriştiren bu başlık acıları kişiselleştirmeye dair tespit ve tavsiyeleri içeriyordu. Bu tür içeriklerle ilgilenmediğimden arama motoru refleksli bir buluntu olmadığına eminim. Bu başlığı ilk sıraya taşıyan refleks muhtemelen bireysel iyileşmeye yönelik aramaların çokça olmasıdır diye düşündüm.

Keskin bir dönemeci aştığımızı hissettiren ve art arda gelen acılar, hayatımızın neresinde ne kadar yer etmiştir, diye düşünmeyi bu seferlik ertelemekten yanayım. En azından bir süre… Çünkü en azından bir süre insanlığı buhrana, bunalıma, ihanete, katliama, soykırıma, ihmale, duyarsızlığa sürükleyen bunca acıyla olduğu gibi, yorum girdabına kapılmadan, kırk kat bohçaya sarılmadan yüzleşmekten yanayım.

ABD’de sinemacıların ikametgâhı yanıp kül olurken hayrete gark olduk. Dünyanın üst düzey güvenlikli ve en zengin zengin gettosunda devasa bir gedik açılmıştı. Sakinlerinin burnunu kanatmayan, fakat hayvanatı ve nebatatı katleden bu yangını ABD’nin Trump krizi odaklı iç hesaplaşmalarına yorup rafa kaldıracaktık ki Bolu Kartalkaya’daki otel yangınıyla büyük sarsıntı yaşadık.

Güvenliği lüksten hariç tutan zihniyetlerin eseri olan, 78 kişinin hayatını söndüren otel, toplum hafızamıza kara bir leke olarak kaydoldu. Hayretimiz acımızda kaybolup gitti.

Bilmiyoruz girişimciler ve yetkililer ne yaptı; ama evindeki televizyon........

© Milat