Sosyolojik ölüm
İlk dikkatimi çeken kalın montun üzerindeki kurşun delikleriydi. Vücuda girerken kumaşı parçalayan kurşunların şeklini görünce içim burkuldu. Önümde delik deşik edilmiş iki PKK militanı vardı. Çatışmada vurulmuşlar, getirilip tugayın bir köşeye atılmışlardı. Fotoğraflarını çektim ama o fotoğrafları hiç yayınlamadım.
1994 yılı Kurban Bayramı sabahıydı. Çalıştığım gazete “Askerin Kurban Bayramı” için sınır birliğine gitmemi istedi. Son anda gelen bir talepti. Uçakla Diyarbakır’a, oradan özel araçla Nusaybin’e geçtim. Sonra bir minibüsle Silopi’ye. Terör zirvedeydi, PKK ile Hizbullah da çatışıyordu. O zamanki cesur ve deli dolu halime şimdi şaşırıyorum. Çünkü bölgeye her giden geri dönmüyordu.
Savaş muhabirliği bir bakıma kurşunlar arasında yaşama sanatı gibi bir şeydi. Ben savaş muhabiri değildim ama habercilik ve fotoğrafta gazetenin en iyisiydim. Tugay Komutanlığı’na gidip izin isteyince General, “Genelkurmay’dan izni var mı diye sordurdu, olmayınca da “Yarın sabah ilçedeki Bayram Namazı’na gelsin” diye haber gönderdi.
***
Sabah namazından sonra Silopi’nin en........
© Milat
