Muhtemel bir Türk & İsrail krizinde küresel aktörlerin yaklaşım tarzları
Türkiye’nin Suriye Arap Cumhuriyetinin bütünlüğünün sağlanmasında hem kendi güney sınırlarının güvenliğini kalıcı bir forma sokmak istemesi ve hem de, kendisine dost ve müttefik bir devlet yapısını kazanması yönünde, 61 yıllık zulüm ve baskı ile son 13 yıllık Baas Partisi & Esed Rejiminin açtığı yaraların tedavisi, maddi ve manevi yıkımın onarılması başta olmak üzere, ülkenin kendisini toparlamasını, kendisine müzahir dost bir komşu kazanmak için, ülkenin yüksek menfaatleri gereği, pragmatist ve mantıki bir dış politika izlemesi gerekiyor.
40 yılı aşkın bir süreden beri, Türkiye’ye maddi ve manevi büyük zararlar veren PKK /YPG ve DEAŞ gibi, batının ve Rusya’nın şeytani planlarının desteğiyle palazlanan terörist örgütlenmeler için mümbit bir ortam teşkil eden Suriye ve Kuzey Irak’ta, bu türden dış tehdidi ebediyen ortadan kaldırmak isteyen Türkiye için, bu durum varoluşsal bir Beka meselesidir.
Türkiye’nin Suriye coğrafyasındaki etkisinin giderek artması, İsrail ile fiziken de komşuluk şartlarını oluşturmaya başlamıştır. Bu fiziki sınırdaşlık, yeni Suriye hükümetiyle imzalanacak bir Askeri İş Birliği ve Güvenlik anlaşmasıyla daha da netleşecek ve hassaslaşacaktır. 17 aydır Gazze özelinde giderek artan bir katliam ve son aylarda da Batı Şeria bölgesinde İşgalci Yahudiler & İsrail Polisi zulmü ile, Filistin’in tamamını yutmak isteyen terörist katil devlet İsrail ile Türkiye arasında gerilimin tırmanması kaçınılmaz görünüyor. Arz-ı Mev’ud masalıyla giderek azan İsrail’in frenlenmemesi halinde, üç din bazında kutsal olan Kudüs kaybedilebilir. Devamında, Suriye işgali gündeme gelebiir. Zaten Golan tepelerini 1967’den beri işgal altında tutan katil emperyal devlet İsrail, halen hazırlıklı bir taarruz için, BM tarafından ilan edilen tampon bölgeyi çoktan Suriye tarafına doğru aşmış olup, Şam’a 25 km mesafedeki bir hat üzerinde yığınaklanmaya devam etmekte, bir taraftan da Suriye’nin her tarafında istediği yerleri bombalamaktadır. Türkiye ve Suriye’nin tepkilerini ölçmek üzere, rejim döneminden kalan askeri tesisleri bombalarken bir taraftan Suriye bütünlüğünü zorlaştıracak bir fitne çıkarmak üzere, Dera bölgesindeki Dürzileri kışkırtırken, diğer taraftan da silah bırakma yönünde Suriye hükümeti ile anlaşmasına rağmen, silah bırakmada ayak sürüyen SDG ( YPG & PKK) unsurlarına, anlaşmadan caymaları yönünde cesaret vermektedir.
Muhtemel bir İsrail & Türkiye Çatışmasında; 2. Dünya Savaşının galiplerinin çıkarlarını korumak ve idame ettirmek maksadıyla kurulmuş olan BM’yi aparat olarak kullanan küresel güçlerin her birinin ayrı ayrı ve ayrıca ABD liderliğindeki bir Batı koalisyonunun tepkisi, kendi çıkarları doğrultusunda şekillenecektir. Her bir aktörün yaklaşımını şu başlıklar altında değerlendirebiliriz:
1. ABD: İsrail’i Destekler & Türkiye’yi Baskılar
Muhtemel Tutumu : İsrail’e Askeri Destek & Türkiye’ye Ekonomik ve Diplomatik Baskı uygulaması yüksek bir ihtimal dahilindedir.
ABD’nin birincil önceliği İsrail’i korumaktır: Türkiye’nin yeni Suriye hükümetini desteklemesi, ABD açısından bölgedeki dengeleri değiştirebilir. Ancak İsrail ile doğrudan bir çatışmaya girmesi halinde ABD, İsrail’i askeri ve diplomatik olarak tam olarak destekleyecektir.
NATO içindeki........
© Milat
