Şiirin gücü
Sesin ruhu, ruhun tecessümü. Biraz ruhtan, biraz gönülden, çokça sembol ve manadan oluşan bütünlük. İnsanın kendini ifade edişinin belki hakikatten kaçışının ama dönüp yine o hakikate boyun eğişinin adı. Dilin binbir hâli. Hâlin izaha muhtacı ve kelimelerle resmedilişi.
Bir tablo, renk renk, ses ses ve dize dize. İçte çalkalanan sesin notasız görünse de uyumlu bestesi. Dokunuş, hissediş, anlam kuyusuna dalış, yok oluş. Arayışın ve keşfedişin yeni yolu, yolları. Her söyleyişin varmak istediği mecra, dilin en kemal hâli. Sınırsız ve mutlak niteliğin sonsuzluğa yönelimi. İçte fokur fokur kaynayan suyun buhar olmadan yakalanan durumu, etkili ve şaşırtıcı anlatış.
Şiir bizde sadece sanat değildir. Şiir aynı zamanda insanın kendini rehabilite ettiği ve başkasına anlatamadığı çelişkilerini, dertlerini, çatışmalarını, hayallerini, hedeflerini, bilinçaltını, rüyasını, geçmişini ve geleceğini topladığı bir metindir.
Şiir bizde büyü kadar tesirlidir. Şair olağanüstü gücü olduğuna inanılan bir hikmet sahibidir. Belki bazıları hakikatin temsilcisi. Çünkü şair, görüleni, görülmeyeni, hissedileni bambaşka bir dille aktarır. O, hem söz ustadır hem ressam hem taş ustadır. Çünkü şair, taştan bir bina inşa eden usta misali değil midir? Şiir, kendisini oluşturan tüm malzemelerin en mükemmel biçimidir. Şiiri güçlü ve üstün kılan da budur.
Şiiri fark etmek, ona inanmak ve güvenmek veya güvenmemek. “O, bir şâir sözü değildir.” deniliyor Kur’an için. Demek ki şair sözüne güvenilmiyor veya Kur’an, o kadar etkili ki şair sözü sanılmasın diye insan ikaz ediliyor. Bu nokta tehlikelidir de. Şiirin gücü burada açıkça vurgulanıyor.
Şiir için bugüne değin çok söz edildi. O kapıyı açıp bir mukayeseye girmeden mevzuya bakmak istiyorum. Nedir o? Şiir bize ne yapıyor, ne diyor bize? Meseleyi sınırlandırmak ama anlamı genişletmek gerek. Bu şairin işi. İşi diyorum zira şair kelimelerle oynayan sihirbazdır. Yanıltır, gerçeği farklı gösterir, gösterme gücü ve zekâsı vardır. İnandırır, kuvvetlidir onun sözü. İçimizde yeni kapılar, yeni yollar açar. Duyarız, görürüz ama dokunamayız. Şairin söylediğini bilmeye çalışırız ama ele avuca gelmez şeylerdir bunlar. Tutmaya, sevmeye, dokunmaya, bilmeye çalışmak sesi kafese sokmak gibi imkânsızdır.
Şiir vardır ama onun gücü, ağırlığı tartıya gelmez. Şiirin gücünü ne tartar? Kalp! Evet, kalpte mâkes bulur şiir. Gönüldür onun yatağı. Dil aracıdır; yakıtı ise yaşanmışlıktır. Yaşadıkça, yaralandıkça şiirin yakıtı artar. Çünkü dünya yaralanma yeridir. Şiir sağaltır, şair tabiptir. Şiirin gücüne boyun eğilir. Dinleniriz, içimize yönelir, kurduğumuz sofraya oturur, görülmeyen ama tadı damağımızda kalan mükemmel yemeklere kaşık çalarız. İşte şiir; temsili, görülmeyen, tadını hissettiğimiz ama kontrol edemediğimiz, pek de karşı koyamadığımız lezzettir.
Bu kadar kafa karıştıran........
© Milat
