Hangi doğru?
Değerli okurlarım, doğru ile yanlışın iç içe girmesi ile ortaya çıkan ucube ve garip bir gerçeklik dünyasında yaşıyoruz.
Bakış açısına, ön yargılar ve çıkar ilişkilerine göre değişen doğru kabulleri var ve son günlerde yine zirvede.
Hangi doğru sorusuna doğru dürüst bir cevap bulmak da hakikaten zor.
Sadece ülkemize mahsus olmayan bu durum tüm dünyaya sirayet etmiş bir bulaşıcı hastalık gibi sağlıklı ve zinde beyinleri etkilemekte.
Merhum Özallı yılların canlı şahidiyim, o günlerin yaşanmışlıkları hâlâ hafızamda taptaze. Merhum Özal cumhurbaşkanı olduğunda, kimi alışamamış, kimi kininin içinde çatlamış kimi de onu diktatörlükle suçlamış ve ülkemize yaptığı sayısız hizmetlere kör ve sağır olmuştu.
Aynı şekilde Merhum Erbakan hocamız içinde bazı çevreler daha beteri ile hocamızı yargısız infazla yargılamış ve demediklerini bırakmamışlardı.
Kimisi hocamızın ağır sanayi hamlesini tiye almış ve hatta attığı temelleri meclis kürsüsüne getirerek şov yapmış, kimi her konuşmasının altında hinlik aramış bir şey bulamayınca da işkembeden atıp tutmuştu.
Menderes’ten günümüze yerli ve milli duruşu olan nerede ise tüm siyasi liderleri olumsuz sıfatlarla yargılayan zihniyet , ne hikmetse cunta dönemlerinde aynı hassasiyeti göstermemiş, kötücül sıfatlarla yargılamak yerine susmayı tercih etmişlerdir.
İstisnalar olsa da bu kaide hep korunmuştur.
Çeyrek asra yaklaşan Erdoğan dönemine gelince, noksan sıfatlı bir insan olarak ona layüs’el diyenlerin samimi olduğuna inananlardan değilim.
İnsan fıtratı gereği beşerdir ve zaten noksandır.
Erdoğan döneminin ilk 10 yılına atıfta........
© Milat
