menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (5)

114 0
02.04.2025

Islâhatçı zihniyet ve tavır

Cumhûrî cem’iyetin cevvâliyetinin en mühim âmillerinden biri olan bu hasletin ehemmiyetine, (neşredilir neşredilmez, bestseller olmuş) Démocratie française (Fransız Demokrasisi) isimli gâyet şâyân-ı istifâde kitabında, 1974-1981 devresinin Fransız Cumhûr Reîsi Valéry Giscard d’Estaing de dikkat çekiyor:

“...Kimisi de bize şöyle diyecekdir: Siz de îtirâf etmektesiniz ki mevcûd sistem kötüdür; o hâlde onu devirmek lâzımdır... (D’autres vont nous dire: vous avouez que le système est mauvais; il faut le renverser.)

“Lâkin yanılıyorlar! Nasıl ki bir hasta sırf tıbbî muâyene için hekime müracaat etti diye hemen bir ötanazi namzedi olarak kabûl edilmek gerekmezse, aynen öyle de bir ictimâî sistem açıkça ve şuûrlu bir şekilde bâzı hatâ ve noksânlarını kabûl edip bunları düzeltmiye çalıştığı için kötü sayılamaz. Bilakis, bir ictimâî sistem, ancak zaaflarını gizliyor ve kendini onları ortadan kaldırmaktan alıkoyuyorsa veyâhud onları gözünde ölçüsüz bir şekilde büyütüp marazî bir şekilde onları seyre dalıyorsa, işte o zamân kendi sonunu hazırlıyor demekdir. (Ils ont également tort. Un système social n’est pas mauvais parce qu’il admet ouvertement et lucidement certaines de ses défaillances et qu’il se met à même d’y porter remède, pas plus qu’un malade n’est candidat à l’euthanasie parce qu’il se prête à un examen médical. Un système social n’est condamné que s’il cache ses faiblesses et s’interdit de les redresser ou si encore il en grossit démesurément la portée et s’abîme dans leur contemplation morbide.)

“Hâlbuki bambaşka bir tavır mümkündür ve cumhûrî bir cem’iyete yakışan da budur. Şöyle ki: Âdil olmıyan her ne ise onu tesbît edip -ne hantallıkla, ne de telâşa kapılmadan- soğukkanlı bir şekilde ve lüzûmlu tedbîrleri alarak onu düzeltmiye çalışmak... (Une toute autre attitude est possible, et elle est seule digne d’une société démocratique: prendre objectivement la mesure de ce qui n’est pas juste et mettre en œuvre, sans lenteur ni précipitation, les correctifs nécessaires.)

“Cem’iyetimiz ancak bu sûretledir ki sefâlet ve imtiyâzları ortadan kaldırma, ayrımcılıkla mücâdele etme, hayât standardındaki aşırı farkları azaltma ve fırsat müsâvâtını têsîs etme irâdesiyle, köklü bir şekilde daha fazla mütecânis bir cem’iyet hâline gelecek, ‘adâlet mârifetiyle ittihâd’ yolunda yürüyecekdir. (C’est par ce moyen que notre société, portée en profondeur vers davantage d’homogénéité, guidée par la volonté de supprimer la misère et les privilèges, de combattre les discriminations, de réduire les inégalités excessives de condition et d’assurer l’égalité des chances ira son chemin vers l’unité par la justice.)

“Fransız cem’iyeti için, muhâfazakârlığın çekingenlikleri veya ihtilâlci çatışmalar yerine, kendisini insânî olarak daha sıcak ve daha kardeşçe kılabilecek bir hamlenin kaynağı işte bu anlayışta yatmakta değil midir? (Et n’est-ce pas là, pour la communauté française, la source possible d’un élan qui la rendrait plus chaleureuse et plus fraternelle que les timidités du conservatisme ou les affrontements révolutionnaires?)” (V. Giscard d’Estaing, Démocratie française, Paris: Librairie Fayard, 1976, pp. 69-70.)

Giscard d’Estaing’in bu hakîmâne tavrı, 1984-1985 senelerindeki fikir buhrânımız sonrasında, aynen bizim de benimsediğimiz, o senelerden beri tâtbîk ettiğimiz “ıslâhatçı tavır”dır. Yânî “ihtilâlci-inkılâbcı” tavrı da, bedbînlik, konformizm ve oportünizmi de reddeden tavır…

3. Müşâhede: “Asrî Demokrasi”, İnsanlığın Müşterek Eseridir

El’ân bizim “Demokrasi”den kasdettiğimiz şey, son birkaç asırdır, Avrupa ve Amerika’da tedrîcen teşekkül eden ve tekâmülüne devam eden “Asrî Demokrasi”dir.

Hâlbuki, her ne kadar Asrî Demokrasi Garb’de ortaya çıkmış ve zafer kazanmış ise de, onu sâdece Garb’e mâl etmek büyük bir hatâ ve haksızlık olur. Zîrâ o, bütün İnsanlık Âleminin binlerce yıllık arayış, tekâmül ve birikiminin bir mahsûlüdür ve bu bakımdan -bu vetîrede Garb’in hissesi ne olursa olsun- İnsanlığın müşterek eseridir.........

© Milat