Sabah Telaşı
Üniversitedeki derse yetişmek için aceleyle yola çıktım. Oğlumu da giderken okuduğu liseye bırakacaktım. O da acele ediyordu:
“Anne çabuk ol biraz, ilk dersi kaçırmamam gerekiyor.”
“Ne var ilk derste?” dedim.
“Fizik var, ama ben sınıfta sunum yapacağım.”
“Merak etme yetişiriz…” deyip yola çıktık.
Dışarda bir telaş bir telaş, insanlar acele acele amansız bir koşuşturma içinde. Belli ki herkesin kendine göre bir hedefi, kendine göre bir gerekçesi vardı. Kim bilir, kimisi bizim gibi okula yetişecek, kimisi dükkanını açacak, kimisi çocuğunu okula götürecek bazıları da hastane randevusunu kaçırmamak istiyordu.
Bu sabah telaşlarını hep merak ederim. Çünkü her sabah herkesin bir acelesi var. Acaba bu; güne başlamanın sorumluluğu mu, yoksa hayat mı böyle, anlamaya çalışıyorum. Adeta her sabah kalktığımızda bizleri çağıran bir kampananın, bir zilin peşinden koşar gibiyiz. Bu koşturmacada hem bir paniği hem de bir şeyleri yakalamanın telaşı var gibi geliyor bana.
Ama bu belki bir zorunluluk ama hiç de kötü bir şey değil ki. Düşündüm ki bu telaş hem bir dinamizm, çalışkanlık hem de herkesin saygı duyacağı sonsuz bir ekmek kavgası demekti.
Sokaktaki sabah karmaşasını görünce bunları düşündüm. Gelen bir telefona cevap verirken oğlum da bir yandan beni sıkıştırıyor, okula bırakmamı bekliyordu.
Yollardaki yoğun bir trafik de az önceki düşüncelerimi doğruluyordu. Herkes bir yerlere ulaşmak için yollara düşmüştü. Yavaş akan trafikte bazı sürücüler önlerindeki araçları sıkıştırıyor, adeta elinde olsa herkesin üstünden atlayıp gidecek gibi gergindi. Bazıları aralıksız korna çalıyor, önündeki araçların sürücülerine söylenip........
© Merhaba Haber
