Deprem, Obruklar ve Denge
6 Şubat depreminden sonra Konya’da da deprem olmuştu. 4,2 büyüklüğünde olmasına rağmen dipten gelen şiddetli bir sarsıntıyla irkilmiştik.
“Konya deprem kuşağında değil! Konya’da deprem olmayacak!” diye bir şey yok. Anadolu’nun her bölgesinde ve her şehrinde deprem olabilir. Burada önemli olan zelzeleler ile her türlü âfet ve felaketlere karşı devlet, halk ve birey olarak hazırlıklı mıyız? Bunu sorgulamalıyız.
1999 Marmara Depreminde hazırlıklı olmadığımız ortaya çıkmıştı. Bu depremden 23 yıl sonra 6 Şubat’ta yaşadığımız o asrın felâketinde; Gölcük depreminden ibret almadığımızı gördük. TSK üç gün sonra deprem bölgesine intikal ederek kurtarma ile güvenliği sağlamaya başlamıştı. Deprem uzmanları, İstanbul’da gerçekleşen 6,2 büyüklüğündeki depremin “uyarı” mahiyetinde olduğunu ve beklenen Büyük İstanbul Depremi’nin ise, bu depremin etkisinden 22 kat daha fazla olacağını ifade ediyorlar.
Altı nokta iki büyüklüğünde bir deprem Konya’da olsaydı, acaba nasıl bir felâketle karşı karşıya kalırdık? Düşünmesi bile insana korkunç geliyor!
Gittikçe çapları genişleyen obruklar, muhtemel bir depremin habercisi veya uyarıcısı olamazlar mı? Obrukların neden oluştuğunu burada anlatacak değilim. Malûmat veren Google’ye de sorulabilir. 6 Şubat felaketinden sonra Konya’daki obrukların gittikçe büyüdüğü ve derinleştiği de bir gerçek. Yeraltındaki suların çekilmesi de depremlerin veyahut daha başka ‘afetlerin tetikleyici unsuru olamazlar mı?
Ulu Tanrı, Kutsal Kitabı’nda “Şüphesiz biz, her şeyi bir kader (hikmetli bir ölçü) ile yarattık.” (Kamer, 49) buyuruyor. Okuyanları tefekküre daldıran Kur’an-ı Kerim’in başka âyetlerinde de dengenin önemine dair haberler mevcut. Meselâ, “Akar bir nehirden abdest alsan bile israf etme!” hadisi bizi, suyu israf etmeden ölçülü kullanmamız gerektiği konusunda uyarıyor.........
© Merhaba Haber
