menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tarık Çelenk yazdı: Tasfiyecilik dışında bir yol entegrasyon olamaz mı?

11 14
17.03.2025

Bu haftaki yazısında Tarık Çelenk, entegrasyon olgusuna yoğunlaşıyor ve bu yaklaşımın tasfiyecilik dışında bir yol olup olamayacağını tartışıyor.

Geçenlerde iktidar ve muhalefetin, kültür, sanat ve siyaset elitlerinin toplandığı bir iftara davetliydim. Davet sahibi platformun temel sütunları, eski ve yeni Türk-İslam sentezciliği ile Kemalist ulusalcılıktan oluşuyordu. Tanınmış sanatçıların yanı sıra, tarikat önderleri de fark edilebiliyordu. Aslına bakarsanız, bugünün Türkiye’sinde Nakşibendilik, Türk-İslam sentezciliği ve Kemalizm, yeni bir ulusalcılık pratiğinde senteze girmiş durumdalar da. Ortam da bu sentezden bir kesitti adeta. Ben bu duruma “yeni nostaljik İttihatçılık” da demekteyim. İlaveten sağ olsun, platform başkanı dostumuz, söz konusu ortak duyarlılıklara sahip elitlerin yanında bizim gibi farklı düşünenlerinde zaman zaman platforma katkısını talep edebilmekte.

Hazirun arasından iftar öncesi Kur’an tilaveti için bir hoca efendi sahneye çıktı. Tilavetin ardından iftar açıldı ve kendisi tekrar mikrofonu alarak kısa ama etkili bir dua etti. Duada Filistin, Doğu Türkistan ve mazlum Müslümanlar için yakarışta bulundu. Sonunda hoca efendi güçlü bir terennüm ile “İmparatorlukta kafirlere karşı kaybettiğimiz toprakların yakında geri kazanılması” temennisiyle duayı tamamladı.

Bu dua bende bazı tutarsızlıkları anımsatarak zihnimi rahatsız etmişti. Dünyada sadece mazlum olarak Müslümanlar mı vardı? Evrensel insanlık için gelmiş bir dinin, tüm dünyadaki adaletsizliklere ve zulme karşı ses vermesi gerektirdiğini düşünmeme neden oldu. Hikmet veya hermetik bakışta, kainatın değişmez bir matematiği vardır ve adalet denklemi bu matematiğe dayanır. Başkalarına zulmü görememek, bu zulmün bir gün kendine döneceği anlamına da gelmekte. Ayrıca, eğer siz kendi içinizde mazlum yaratmayı bir dava için meşru görüyorsanız ve buna da gözünüzü kapatıyorsanız dışarıdaki mazlum din kardeşinize destek olma veya bir model kurma konusundaki duanız ne kadar tutarlı olabilirdi ki?

İmparatorluğun üç kıtada kaybettiği toprakların tek sebebi sadece “kafirler” miydi? Nisa Suresi’nde belirtildiği gibi, “Size bir kötülük gelirse kendi nefsinizdendir” açısından bakarsak, belki de “kafirler” sadece bir sonuçtu. Popülist dövmeli ve çıkartmalı Yeni Osmanlı ideali bugün pek çok kişi için oldukça ürkütücü bir kavram. Dahası, bunu seslendirenlerin kapsayıcı bir emperyal fikre sahip olup olmadığı da tartışmalı. Bunlar elbette ayrı yazılar ve tartışmaların konusu.

Bu yazının esas dikkat çekmek istediği husus, bu örnekler üzerinden son 200 yıldır maruz kaldığımız tasfiyeci-tesviye devlet ve siyaset zihniyetidir.

Kısacası, tesviyecilik bir yapının içindeki unsurları bilinçli........

© Medyascope