menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Önder Özden yazdı: Erdoğan’ın ayarlı sükutu ve muhalefetin gürültüsü

19 0
yesterday

Önder Özden bu yazısında çözüm sürecinde Erdoğan’ın sessiz kaldığını ifade etti, muhalefetin de sözünü yeniden kurması gerektiğini söyledi. İşte Erdoğan’ın ayarlı sükutu ve muhalefetin gürültüsü yazısı…

Sessizlik garip. Kendimizi aniden sakin bir yerde bulduğumuzda ya da içinde bulunduğumuz bir konuşmada beklenmedik bir sessizlik oluştuğunda garip hissederiz. Sanki iki kelime arasındaki o kısa duraklamayı mümkün olan en kısa sürede aşmak isteriz, ondan kaçınırız. Bir tür eksiklik gibi – özellikle de ifade eksikliği. Ve bu eksiklik yüzünden sessizlik çoğu zaman bir tür başarısızlık, bir aksaklık, konuşma makinesindeki küçük bir arıza gibi algılanır. Bir şeylerin yanlış gittiğini, birinin bir yerde konuşmayı “başaramadığını” varsayarız.

Buna karşılık konuşmak, hepimiz için toplumsal olarak çok önemli. Sosyal dünya iletişim üzerine kurulu; siyasi uzam ifadenin dolaşımına bağlı; en sıradan topluluk ilişkilerimiz bile bir şekilde konuşma ve söze dayanıyor. Ve tabii ki demokrasi de iletişim üzerine kurulu. Fikirlerin paylaşılmasını, konuşmayı, bireysel yargının ifade edilmesini gerektiriyor ki kolektif kararlar verilebilsin. Bu anlamda sessizlik bir tür tehdit haline geliyor – siyasi hayatın nefes aldığı zemini yutabilecek bir boşluk gibi.

Demokrasi birçok açıdan logos-merkezli bir girişim; söze, konuşmaya, sesin dolaşımına bağlı. Eğer demokrasi dile dayanıyorsa, o halde sessizlik bir şekilde bu siyasi sürece yönelen bir tehlike olarak belirir. Sessizlik, konuşmayı kısa devreye uğratarak fikirlerin dolaşımını ve ifade edilmesini engelleyerek bu süreci baltalar.

Ama sessizlik sadece boşluk değil; aynı zamanda bir araç – bazen baskının, bazen stratejinin, bazen direnişin aracı.

Sessizlik garip olabilir; ama siyasetteki konumunun daha garip bir tarafı var: Sessizlik, açıkça, belirli insan gruplarını susturmak, onların fikirlerini dile getirmelerini ve demokratik prosedürün bir parçası olmalarını engelleyen bir araca da dönüşür. Belli grupları siyasi olarak görünmez kılmak için tasarlanmış hesaplı bir iktidar eylemi. Feministlerin uzun süredir dikkat çektiği gibi, tarih boyunca kadınların evin sınırları içinde kalmaya zorlanıp seslerinin duyulamaz kılınması ve susturulması örneğin.

Benzer şekilde belli azınlık gruplar da sessizlik dayatılarak demokratik sürecin dışına, fikir paylaşımının dışına itilir. Sesleri sistematik olarak marjinalleştirilir, endişeleri alakasız, hatta hakim anlatı için tehlikeli kabul edilir – demokratik bedendeki sistemik bir afazi. Dolayısıyla, sessizlik, bir bakıma insanları bastırmak, onların bu ortak ufka, yani kamuoyunun oluştuğu ve siyasi temsilin kullanıldığı alana erişimini engellemek için siyasi bir araca dönüşebilir. Bu, aktif bir baskı biçimi, konuşma ve duyulma hakkının stratejik olarak esirgenmesidir.

Ama sessizlik her zaman en sert, en görünür baskı biçiminde karşımıza çıkmaz. Bazen daha incelikli, daha ayarlı bir........

© Medyascope