Mümtaz’er Türköne yazdı: AK Parti’den geriye ne kalacak?
Yakın tarihimiz partiler mezarlığına döndüğüne göre bu sorunun tecrübe ile onaylanmış bir cevabı olmalı. AK Parti, kuruluş ayarlarından uzaklaşmış, moral üstünlüğünü kaybetmiş, sadece iktidar denen gücün yapıştırıcı etkisi ve lider kültü ile bir arada duran bir kadro partisi görüntüsü sergiliyor. ANAP, DYP gibi merkez partiler nasıl hızla eriyip siyasî yelpazedeki konumunu kaybetmişse, iktidardan uzaklaşınca muhtemelen başına aynı şey gelecek.
İki sebep açıkça durumu ele veriyor.
Birincisi veliaht meselesi. Monarşilerde ırsî verasetle intikal eden iktidar uygulaması, taht rekabetini asgari düzeye indirmek içindir. Monark hayatta iken onun yerine geçecek kişinin belli olması, kişilere bağlı iktidar değişimini kısmen de olsa sarsıntısız, kavgasız atlatmayı sağlar; böylece kaos beklentisini, kriz fırsatlarını ortadan kaldırarak mevcut iktidarı da sağlamlaştırır.
AK Parti’de veliaht sayılacak bir isim ortalıkta dolaşmıyor. Bu durum ciddi olarak geleceğe, dolayısıyla bugüne dair bir zaaf oluşturuyor.
İkincisi, partiyi bir arada tutan fikri-moral bağların zayıflaması ve giderek kaybolması. Muhafazakâr demokrat kimlik ile sahneye çıkan AK Parti son on yılda ideolojik bagajını hızla boşalttı, sıradan bir lider partisine dönüştü. Lider partisi, doktrinin, örgütün ve geleneklerin yerini tek bir kişinin buyruklarına bırakması anlamına gelir. İdeoloji lideri sınırladığı için hoş karşılanmaz, örgüt lider otoritesi karşısında zaten gereksizdir. Tek seçici, tek karar verici, tek örgütleyici dururken böyle fazlalıklara ne gerek var?
AK Parti fazladan çeyrek asırlık iktidar gücünü alışkanlığa dönüştürürken, fikir ve ahlâkî endişeler kendiliğinden önceliğini ve anlamını kaybetti. Parti, her an lider tarafından yeniden sınırları tayin edilecek kapalı bir dindarlık dışında fikir örgüsüne sahip değil. Nitekim dindarlık veya dinî referanslar da ortak paydalar için değil, birilerini dışarda tutmak için kullanılıyor. Bugün AK Parti dindarlığı için tek ölçü var: İktidara sadakat. Bu sadakati göstermeyenler artık Müslüman da kabul edilmiyor.
AK Parti artık ne muhafazakâr ne de demokrat; hatta önemli isimler kalmadığına göre klasik anlamda bir kadro partisi de değil. Aslında alışılmış anlamda otoriter bir lider partisi tanımına da uymuyor; çünkü hiyerarşi ve disiplin işlemiyor, boşlukta sallanıyor. Sebep Türk usulü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi.
Peki AK Parti ne? Nasıl bir parti?
Aferist (Fr. Affairiste), Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet bürokrasisi ile işadamları arasında aracılık eden iş bitirici vurguncular için kullanılan bir deyim. Bu deyimi ilk defa kullanan İsmet İnönü, İş Bankası (“aferist” tabiri Fransızcası “banque d’affaires”den üretilmiş) çevresinde toplanan asalak-komisyoncu bir grubu hedef alıyor.
Aferistler Ankara’yı mesken tutan, siyasî nüfuzlarını kullanarak veya nüfuz sahiplerine yaslanarak iş takip eden, ihale kovalayan aldıkları büyük komisyonlarla zengin olanlar. Devlet, bu tür zenginliğin yegâne kaynağı. Bu gelenek hiçbir devirde aksamamış, askerî dikta dönemlerinde bile fasılasız devam etmiştir. Bugün iktidar üzerinden iş gören bu gelenek serpilmiş ve palazlanmış şekilde bütün ihtişamı ile saltanat sürüyor. AK Parti, parti olarak sahada yok; ortalık aferist kaynıyor.
Bir ayırıma gitmemiz lâzım.
Seçimlerde AK Parti kampanyalarını yürüten, adaylar için karargâh kuran, vatandaş ile........
© Medyascope
