Kemal Can yazdı: Yola nasıl devam edilecek?
Bu haftaki yazısında Kemal Can, İmamoğlu operasyonuyla başlayan ve artık 19 Mart süreci olarak adlandırılan yeni toplumsal muhalefet diskurunun tarafları nereye sürükleyeceğini, onlara hangi adımları attıracağını gerekçeleri ve detaylarıyla açıklıyor.
Muhalefet tarafından “darbe” diye isimlendirilen girişiminin, beklenmedik yoğunlukta bir dirençle karşılaştığı için başarısız olduğu ve geri çekilmeye zorlandığı iddiası hala güncel. Bunun kanıtı olarak gayet haklı ve güçlü argümanlar ileri sürülüyor: İstanbul Belediyesi’ne ve CHP’ye kayyum atanamamış olması; iki hafta boyunca her gün sayısı ve hacmi artan protestolar, rekor kıran mitingler; CHP’nin önseçimine katılan milyonlarca insan; korku duvarlarının yıkıldığını, prangaların bırakıldığını, özgüvenin geri geldiğini düşündüren çıkışlar; boykottan fazlasıyla etkilediğini gösteren iktidarın çaresizlik hali; pek çok alanda iktidarın sıkıştığını, krizlerinin derinleştiğini gösteren işaretler.
Diğer tarafta ise “darbe” nitelemesinin sebebi olan ve öylece yerinde duran bir sürü mesele var: Ekrem İmamoğlu’nun iptal edilmiş olan diploması; İstanbul başta olmak üzere birçok belediye başkanı ve belediye bürokratının hala içerde oluşu; yargılansalar bile bir gün yatmayacak gençlerin günlerdir hapiste tutulması; gözaltılar ve tutuklamalar sonrasında işkence ve kötü muamelelerin sistemli biçimde uygulanması, bu konudaki açık kanıtların ve şikayetlerin dikkate alınmaması; iktidar ve iktidardan kopamayan medyanın bilindiği gibi davranmaya devam etmesi; Erdoğan’ın hala yeni “turplardan” bahsetmesi, itirazı duymak yerine suçlamaları büyütmesi; “iktidarı değiştirme” diye bir suç yaratılması.
19 Mart’ta yapılanlar, yeni bir sürecin başlangıcı kabul ediliyor. Hatta “19 Mart süreci” ismi bile kullanılmaya başlandı. Oysa -dozuyla ilgili farklı değerlendirmeler olsa bile- bu hamlenin aylar hatta senelerdir “bekleniyor” (hazırlanıyor) olması, 19 Mart’ın başlangıç sayılmasını zorlaştırıyor. Belki yeni bir aşamadan bahsetmek daha doğru. Ancak şimdi asıl önemli olan ve herkesin kafasındaki soru, sürecin nasıl devam edeceği. Eğer 19 Mart önemli bir eşik kabul edilecekse, taraflar hangi adımları atacaklar ve nasıl sonuç alacaklar? Yukarıda kabaca tarif ettiğim -hayli farklı görünen- “madalyonun iki yüzü”, bu açıdan farklı resimler veriyor. Tarafların hangi yüzü görmeye, göstermeye çalıştıkları da önemli.
Değerlendirme ve varsayımların isabeti de, madalyonun hangi yüzüne bakılarak yapıldığına bağlı. Sonuç gibi görünenler bir başlangıcı, başlangıç gibi duranlar bir neticeyi gösteriyor olabilir. Ayrıca başka bir kritik soru, bundan sonrasında yaşanacaklarda kimin yapacaklarının belirleyici olacağı. Senelerdir olduğu gibi -açıktan söylensin veya söylenmesin- Erdoğan’ın kafasındakilere dikkat kesilen, onun yapabilecekleri veya mecburiyetlerini tartışan bir gündemi takip etmek başka, kurumsal ve toplumsal muhalefetin muhtemel rotasını ve o yolculuğun avantaj ve sıkıntılarını görerek takip etmek bambaşka yere götürüyor bizi. Aslında kendini yeniden keşfeden kamuoyu açısından, kimin “merak edilen” olacağı son derece kritik.
Muhalefetin uzun zamandır içine gömüldüğü “başaramadıkları” tartışmalarından çıkıp, başarabildikleri -ya da başarabilecekleri- üzerine konuşmaya çok ihtiyacı vardı. Defalarca tekrarlanmış yenilgi serilerinden yılmış olanların ve bu sonuçlardan sorumlu tutulanların ortak ihtiyacı buydu. Birikmiş ve ezberletilmiş eziklikten sıyrılmanın herkese iyi geldiğine hiç kuşku yok. Kimin ne kadar payı olduğu tartışmasına girmeden, herkesin kendisini parçası hissedebileceği (söyleyebileceği) bir hikaye kurulması, unutturulmuş bazı hikayelerin hatırlanması çok önemli. En........
© Medyascope
