menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kemal Can yazdı: Süreç izleme notları III (*)

45 1
09.03.2025

“Süreç izleme notları III” başlıklı yazısında Kemal Can, Öcalan’ın tarihi açıklamasının siyaset üzerindeki etkisini incelemeyi sürdürüyor. Sürecin etkileri, siyasi aktörlerin tutumu ve geleceğe dair senaryolar Kemal Can’ın bu bu haftaki yazısının odak konuları arasında.

Öcalan beklenen (tarihi) açıklamasını yaptı ve artık eşik sonrasında olabilecekler konuşulmaya başlandı. Ülkenin hemen her meselesi ama özellikle siyasetinin en belirleyici başlığında çok radikal bir değişiklik, “silah bırakma ve PKK feshi”. Açıkçası -belki biraz da öyle istendiği için- olay kamuoyu gündeminde beklendiği kadar gürültü çıkarmış sayılmaz. Zaten yapılan araştırmalar da hadisenin -şimdilik- seçmen eğilimlerine yansıyan etkileri olmadığı yolunda. Ne iktidarın -Bahçeli dışındaki- resmi sözcüleri ne kararlı iyimserler büyük gürültü çıkarıyor. Erdoğan hala mesafeli, “tarihi eşik” gibi iddialı tanımlamalara rağmen ihtiyat hep bir adım daha önde. Böyle bir açıklama olmayacağı, olsa bile Kandil’den bu çağrıya uyulmayacağını savunanlar bile hala düşüncelerini ve argümanlarını yenileme ihtiyacı duymuyorlar. “Cumhur ittifakına bir ortak daha katıldı” gibi tacizler bile sıradan bir değerlendirme gibi kullanılıyor ama o bile infial yaratmıyor.

Bu kurgulanmış ve yönetilen sakinliğin arka planında ise kulisler, iddialar, endişeler, abartılı yorumlar, yüksek beklentiler, komplolar, basit çözümlemeler, suçlamalar devam ediyor. Tartışmaların kamuoyuna yansıması ve gelişmelere verilen tepki zayıfken, sürecin aktif aktörlerinin bazıları, televizyonların sabit (ve konuk) yorumcuları ve “kanaat önderleri” ise fazla mesaide. Yaşananları beş altı kelimelik “çarpıcı” cümlelerle tarif edebileceklerine inananlar köşeli etiketler üretiyor; böyle cevapların peşini sürenler, onları kullanıyor ve yayıyor. Tanımlamalar ve teşekkürler gibi endişeler ve küçümsemeler de yüksek perdeden. Kamuoyu ile “profesyoneller” arasındaki bu asimetri, kamuoyunun henüz heveskar alıcıya (son müşteriye) dönüşmemesi veya artık kolay gaza gelmemesi olarak görülebilir. Olup biteni anlama çabasının, en azından bekleyerek görme refleksinin galebe çaldığı da düşünülebilir. Anlama çabasına devamla, belirginleşen noktaları ve belirsizlik alanlarına bir daha bakalım.

1- Bahçeli’nin net biçimde tarif ettiği talep, Öcalan tarafından aynı netlikte ve yükseklikte karşılandı. Bu çağrının tarihi ve konjonktürel zaruret olduğu söylenmişti, öyle de gerekçelendirildi. Şartsız ve pazarlıksız olması istenmişti, öyle olduğu beyan edildi. PKK silah bırakma ve fesih talebini yerine getirme konusunda direnç göstermedi. Bu gelişmeler, “bir süreç var mı?” tartışmalarının uzunca süre kullanılan en kuvvetli “şüphe” argümanlarını da ortadan kaldırdı. “Öcalan sahiden böyle bir çağrı yapar mı?” “Kandil bu çağrıya uyar mı?” Artık bu soruların kullanım değeri çok azaldı. Olayın nereye varacağı ayrı konu ama Öcalan, istenen çağrıyı yaptı ve Kandil tamam dedi. Nasıl devam ederse etsin, gelinen nokta ciddi bir sonuç. Elbette söylenenlerle niyet arasında çelişkiyi vurgulayarak şüpheyi canlı tutma gayretleri sürüyor. İktidar tarafından “biz sonuca bakarız” diyenlerle muhalefetin bazı komplocuları, benzer imalara yaslanıyor: “Dedi ama yapar mı?” Bu alandaki en verimli gerekçe ise Suriye, SDG (PYD-YPG) meselesi.

2- Öcalan açıklamasının hemen ardından SDG’den ve bazı DEM sözcülerinden gelen, “çağrı Suriye’yi kapsamıyor” açıklamaları, en ciddi belirsizlik alanını işaret ediyor: Suriye. Sürecin en başında “neden şimdi?” sorularının cevabı, çoğunlukla Suriye’de olanlar ve olacaklar üzerinden veriliyordu. Gerek sürece mesafeli hatta ters bakanlar, gerekse sürecin bir mecburiyetten doğduğuna inanan iyimserler, hem gerekçesi hem varacağı nokta açısından Suriye’nin anahtar mesele olduğunda hemfikirdi. Büyük emperyalist komplo ya da Türkiye’nin güvenlik paradigmasının değişmesi (yanlışın görülmesi) gibi zıt uçlardaki değerlendirmeler, Suriye ile ilişkilendiriliyordu. Oysa şimdi olabilecekler bahsinde kimse Suriye üzerine pek konuşmaya yanaşmıyor. İç politik gelişmeler konusunda çok aceleci öngörüler, tahminler, temenniler boşlukta uçuşurken, kimse Suriye değerlendirmelerini tazelemiyor. Bunun maksatlı tarafları olduğunu........

© Medyascope