Kemal Can yazdı: Sandığın laneti ya da kerameti
Kemal Can, “Sandığın laneti ya da kerameti” başlıklı yazısında 22 Ekim ve 19 Mart süreçlerinin ardından iktidarın mühendislik hamlelerinin geri teptiğini, muhalefetin ise toplumsal destekle özgüven tazelediğini söylüyor. Sandığa sıkıştırılan siyasetin, şimdi halkın iktidara itiraz ettiği bir zemine dönüştüğünü vurguluyor.
22 Ekim sürecinin üzerinden altı ay, 19 Mart sürecinin üzerinden bir ay geçti. Siyasi gündem, hâlâ bu iki başlık ve aslında bu süreçlerin birbiriyle bağlantısı üzerinde şekilleniyor. Esas aktörler de süreçlerin ana rotasını takipte şimdilik kararlı görünüyor. Siyaset dışı araçlar marifetiyle ve aslında siyaseti tasfiye (dizayn) etmeye niyetlenmiş mühendislik hamleleri, ortaya çıkan sonuçlar itibarıyla hedeflerinden bambaşka noktalara vardı. Beklentiler karşılık bulmadığı gibi beklenmedik gelişmeler devam ediyor. Mesela Bahçeli’nin başlattığı “süreçte”, baştan itibaren nazlı davranarak pragmatik ihtiyaçlarına yol açmaya çalışan Erdoğan, beklediğini bulamadı.
Muhalefet blokunda derin bir çatlak, CHP ile Kürtler arasında tekrar soğukluk yaratma beklentisi, eski deneyimlerle kıyaslanınca çok zayıf kaldı. Suriye’den çıkarılmak istenen kişisel “başarı” hikayesi, risklerden doğan zorunlulukların önüne geçemedi. Rol paylaşımı iddialarıyla çok uyumlu bir senaryoyu sahneledikleri düşünülen iktidar ortakları arasında “hikaye” farkları belirgin hale geldi. 19 Mart operasyonu ise müellifi için daha da beter sonuçlar yarattı. Muhalefetin ve özellikle CHP’nin darmadağın olması, direncin zayıflığının açığa çıkması beklentisi boşa çıktı. Toplumsal ve kurumsal itiraz birleşti, birbirini caydırmak yerine cesaretlendirdi. İtibar istismarı ikna krizi yarattı.
Bütün bu gelişmelere rağmen Türkiye’nin hâlâ seçimli (rekabetçi) otoriterlik rejimi sayılıp sayılmayacağı, seçimle sonuç alma umudunun bundan sonra devam edip etmeyeceği tartışılıyor. CHP, 19 Mart hamlesini bir darbe olarak tarif ediyor. Özel ve daha güçlü olarak İmamoğlu, şimdilik darbenin püskürtüldüğünü ama tehlikenin geçmediğini söylüyor. Daha önce de gündeme geldiği gibi, ülkenin kritik bir eşikte olduğu fikri muhalefet kamuoyunda baskın. “Darbe” iddiası iktidarın da dilinde. Erdoğan ve AKP sözcüleri de kendilerine yöneltilen tepkilere, karşı saldırıyla cevap verirken, “sabıkalı” CHP’yi kargaşa çıkartmak ve bir tür “darbe” düzenlemekle suçluyor.
DEM Parti ve “süreç” iyimserleri bile, “fırsat” değerlendirilemez ve bir kez daha tıkanma olursa ciddi bir tehlikenin kapıda olduğunu anlatıyor. Ekonomide, dış politikada veya toplumsal alanda olup bitene bakıp, “sürdürülemezlik” tespiti yapan ana akım yorumcular da kötümser ihtimalleri dile getiriyor. Yani tamamen başka bağlamlarda ama herkes bir “darbe” dinamiği ya da en azından “artık başka bir durumdan” bahsedilecek endişelere işaret ediyor. Ancak yakın ama hala geleceğe dair bir tehlike olarak tarif edilen bu durum, aynı zamanda bütün tarafları ve tartışmayı da canlı tutan esas unsur. Muhalefet de iktidar da “direnmekten”........
© Medyascope
