menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İsmail Fatih Ceylan yazdı – Okurlarla muhatap olan ünlü şair: Cahit Zarifoğlu

7 7
23.11.2025

Nuri Pakdil hakkında yazdığım yazımda bahsettiğim Kütahya Tavşanlı’daki Çağrı Kitabevi, biz gençler için kültürel bir sığınaktı. Kitapların haricinde, özellikle üç dergi bizi cezbediyordu. Nuri Pakdil’in Edebiyat Dergisi, Yaşar Kaplan’ın Aylık Dergi ve Mavera Dergisi. Ankara merkezli bu üç edebiyat dergisi adeta hayatımızın merkezi olmuştu.

Edebiyat Dergisi’ni ve Aylık Dergi’yi ilgiyle takip ediyorduk ancak Mavera Dergisi çoğumuza daha cazip geliyordu. Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, M. Akif İnan, Nazif Gürdoğan gibi isimlerin yazdığı dergide lider bir isim yoktu, yani Edebiyat Dergisi’ndeki Nuri Pakdil, Aylık Dergi’deki Yaşar Kaplan önderliği gibi bir ismin etrafında kümelenme görünmüyordu.

İslami camiada genelde edebiyat dergileri bir kişinin etrafında yayın yapıyordu. Büyük Doğu’da Necip Fazıl, Diriliş’te Sezai Karakoç, Edebiyat Dergisi’nde Nuri Pakdil, Aylık Dergi’de Yaşar Kaplan, Yönelişler Dergisi’nde Ebubekir Eroğlu, hatta sağcı milliyetçi dergi gördüğümüz Türk Edebiyatı Dergisi’nde Ahmet Kabaklı gibi. Dergilerin sahipleri ve üstadları onlardı, diğer yazarlar onların etrafında ekip olan isimlerdi.

Mavera Dergisi onlardan farklıydı. Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, M. Akif İnan, Alaaddin Özdenören gibi isimler yazıyordu ve onlardan biri diğerlerinin önünde görünmüyordu. Özellikle Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt üçlüsü sanırım en ilgi gören isimlerdi ama Mavera Dergisi Rasim Özdenören ya da Cahit Zarifoğlu dergisi değildi.

Ayrıca o isimler, benim de Mehmet Ocaktan’ın okurlara yönelik köşesinde sıkça yazılarımın çıktığı Yeni Devir gazetesinin sevdiğimiz yazarlarıydı. Yeni Devir gazetesi, İslamcı entelektüellerin gazetesi olarak biz gençlerin hoşuna gidiyordu. Yeni Devir gazetesi, Cumhuriyet gazetesi gibi siyah beyaz çıktığı için, aramızda “Cumhuriyet gazetesinin Müslümancası” diyorduk. Üstelik “solun Nazım Hikmet’ten sonra en ünlü şairi” bildiğimiz İsmet Özel de yazdığı için gururlanıyorduk.

Dergilerden Mavera Dergisi, Yeni Devir’de yazan bazı yazarları nedeniyle bize daha yakın geliyordu. Yakın gelmesinin sebeplerinden biri dediğim gibi birbirine denk gördüğümüz isimlerin yer almasıydı.

Fakat bir isim biz okurlar için birazcık öndeydi: Cahit Zarifoğlu.

Diğerlerinden biraz önde olmasının nedeni iyi bir şair oluşundan, çok sevdiğimiz şiirlerinden dolayı değildi. Hatta çoğu şiirini anlaşılması zor buluyorduk. Elbette iyi bir şairdi, fakat bizi şiirleri değil Mavera Dergisi’nde okuyuculara yönelik yazdığı yazılar çekiyordu. O son sayfalarda yer alan okuyuculara hitap eden yazıları, Mavera dergisini bir tutku haline getirmişti. Dergiyi eline alan son sayfalardan başlardı okumaya.

Yazıları okudukça, sıcak bir ilgi, yoğun bir sevgi kuşatırdı. Pek çok insan, Cahit Zarifoğlu’nun teşvikiyle edebiyata yönelmiş, onun sayesinde edebiyatı sevmişti. Çalışmalarını, genelde şiirlerini gönderen okuyucular, kendilerinden bahsedileceği yazıyı dört gözle beklerlerdi. Tabii ona kırılanlar da vardı. Zira Cahit Zarifoğlu bazı okurlar için kırıcı sözler sarf edebiliyordu. Bazılarını teşvik ederken, kimilerine “Siz şiir yazmayı bırakın” gibi sözler kullanıyordu.

Fakat onun okuyucuya yönelik yazılarının cazibesinin sebebi sadece verdiği o cevaplar değildi. Büyük bir şairin, usta bir şairin, çoğu insanın küçümseyebileceği bir işi yaparak okuyucularla böyle muhatap olup ilgilenmesiydi en büyük cazibe. Bir de rutin değildi yazdıkları, yani sadece falancaya, filancaya cevap vermezdi, bazen kendi ruh halini sergilerdi. “Sevincimden Mavera’nın halılarının üstünde takla attım” gibi cümleler kurar ve bu cümlelerle okuyucularla bütünleşirdi. Bu sıcaklık, bu tevazu, bu ilgi okurların başını döndürüyordu. Bu yüzden Mavera’nın yeni sayısı dört gözle bekleniyordu.

Dışarıdan bakıldığında, Mavera’nın simgesi olan Rasim Özdenören, Erdem Bayazıt, Cahit Zarifoğlu, M. Akif İnan, Alim Kahraman, Nazif Gürdoğan gibi ciddi isimlerin arasında, Cahit Zarifoğlu “sıcakkanlı ve yaramaz bir çocuk” gibi görünüyordu.

Ben dergileri ve yazarları takip etmeme, kitaplarını okumama rağmen, onlarla irtibat kurmayı, dergilere gidip gelmeyi, yazılar göndermeyi düşünmezdim. Zaten Kütahya Tavşanlı’da yaşayan, 18-19 yaşlarında, Reşat Nuri Güntekin hayranı, kendince hikâyeler, romanlar yazmaya çalışan biriydim. Yazdıklarımın kitaplaşacağını hayal bile edemezdim. İstanbul’daki yayıncılar kalkıp Tavşanlı’dan birinin yazdıklarını mı yayınlayacaklar diye düşünür, ama yine de aralıksız yazar, “Kimse okumazsa kendim okurum” derdim. Teksir kâğıtlarına yazdığım romanlarımı ciltlettirip bir kenara koyuyordum.

Sanırım 1979 yılında Mavera Dergisi’nde Cahit Zarifoğlu’nun kendisine mektup yazan birine, bana biraz fazla gelen, olumsuz cevap vermesi pek hoşuma gitmedi. Şu anda tam hatırlamıyorum ama mektup yazan kişiye söyledikleri moral bozucuydu. “İlk baştan niye hevesini kırıyor ki, daha uygun üslup kullanabilir” diyordum kendi kendime.

Cahit ağabeye (ağabey diyecek kadar yakın görüyorduk), herhangi bir yazara, dergiye yazmak, çalışmalarımı göndermek gibi bir düşüncem olmamıştı. Çocukluğumda, gençliğimde defterler dolusu şiir yazmış olsam da, hikâye ve romana yöneldiğim için şiirle zaten çok ilgilenmiyordum. Yazdığım şiirlerin çoğu lise dönemine has aşk şiirleriydi ve daha sonra da şiir yazmamıştım.

Ama bir okuruna heves kıran sözlerini okuyucunca, nedense Cahit Zarifoğlu’na bir mektup yazmak istedim. O günlerde “Yaşamak” adlı kitabını okumuş, ilginç bulmuştum. Biraz bu kitaptan izlenimler, biraz şevkini kırdığı insanlardan bahisler vardı mektupta aklımda kaldığı kadarıyla. Kendimize çok yakın görüyoruz ya, sanırım bazı cümleler cüretkârdı, belki çocukçaydı, ne de olsa 18-19 yaşlarında yeni yetmeydim. Sonra “Bakalım, nasıl bulacaksın” dercesine “Gelen sadece o olmuştu. Giden ise her şey” adlı aşk eksenli bir şiirimi ilave ettim mektuba.

Mektubu gönderdim ama hemen pişman oldum. Cahit Zarifoğlu kim bilir benim için neler yazacaktı. “Sen Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde yaşayan, kendince bir şeyler yazmaya........

© Medyascope