menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İslam Özkan yazdı: AKP sivil toplumu nasıl yok etti?

66 15
16.08.2025

Türkiye’de gerek Gazze konusunda gerekse diğer yerel ve dışa dönük konularda neden bağımsız ve kitlesel bir eylemlilik yapılamadığı, toplumun hükümet üzerinde neden baskı yapma konusunda yetersiz kaldığından şikâyet ediliyor. Bir taraftan iktidarın birçok alanda toplumdan kopukluğu dile getirilip eleştirilirken, diğer yandan da toplumun duyarsızlığından dem vuruluyor. Ülkede sivil toplumun en büyük temsilcisi konusundaki STK’ların, iş daha topluma gelmeden nasıl sindirildiği yeterince değerlendirilemezse bu konu daha çok şikayet ve eleştiri konusu olacak, hiç şüphe yok.

Sivil bir hareket ve örgütlenme biçimiyle iktidara gelenlerin sivil toplumu yok etme aşamasına gelmesi aslında oldukça ilginç ve akademik araştırma konusu olacak bir mesele. Bir de bunun az çok demokratik denebilecek bir süreçlerle işbaşına gelen bir siyasi partinin, yine demokratik olduğunu iddia ettiği yöntemlerle yapabilmesi de ayrıca inceleme konusu olabilecek bir husus.

Silahlı şiddet ve toplumsal bir hareketle eski yapıyı deviren ve işbaşına gelen ideolojik bir devrim söz konusu olmuş olsaydı, sivil toplum üzerindeki baskıları, sindirme taktiklerini bir yere oturtmak mümkün olabilirdi. Nitekim çok büyük toplumsal krizlerden sonra gerçekleşen devrimlerde bahse konu olan şeyler biraz da doğal olarak yaşanıyor.

Aslında her şey Gezi olaylarıyla başlamadı belki ama baskının açığa çıktığı ve sistematik hale geldiği önemli bir dönüm noktası olduğu su götürmez bir gerçek. Gezi Parkı protestoları (2013), hükümet tarafından kriminalize edildi, hemen ardından hükümet yanlısı Milli İrade Platformu adında, “İslami”, hükümetten nemalanma dışında gerçek anlamda bir non-govermantal organization (NGO) sayılabilecek bir aktivite içerisinde olmayan kuruluşlar, makbul kuruluşlar olarak topluma sunuldu. Halbuki, STK’lar zaman zaman yönetimlerle belirli konularda ve geçici olarak işbirliği yapması meşru kabul edilse de sözcüğün İngilizcesi2nden de anlaşılacağı gibi hiçbir STK, iktidara biat edemez, sadakat bağıyla bağlanamaz. Bu, STK’ların kuruluş amacına ve ruhuna aykırı bir şey.

AKP iktidarı Gezi olaylarından sonra sivil toplumun eylem kapasitesini ciddi şekilde sınırlayacak tedbirler aldı, adımlar da attı. Çünkü yaklaşık 10 milyon insanın katıldığı Gezi olayları hükümette büyük bir tedirginlik ve korku yaratmış, Türkiye’de mevcut düzene muhalif kesimlerin örgütlenebilmesinin önüne geçilmesi için ne gerekiyorsa yapılması düşüncesi kafalarda yer etmişti. İktidarın ve onu destekleyen kesimlerin bir daha böyle bir olayla karşılaşmaması ve böyle bir ayaklanmaya muhatap olmaması gerekiyordu. Maalesef muhalefet de Gezi’nin meşru ve demokratik bir toplumsal hareket olduğu yönündeki vurgu konusunda oldukça ürkek bir tonla konuştuğu için İktidarın kriminalleştirme operasyonuna engel olamadı. Bunda elbette, başta Gezi davası olmak üzere sembol isimlere yönelik tutuklamalar ve beraatla sonuçlansa da katılımcılara açılan davaların rolü görmezden gelinemez.

2016 darbe girişimi ise hükümetin sivil toplum üzerindeki baskıyı artırmak için kullandığı bir meşruiyet aracı oldu. Bu dönemde, sivil toplum eylemleri “günah” olarak nitelendirildi ve toplumun hafızası silindi. İçişleri Bakanlığı’nın dernekler üzerindeki denetimleri, küçük basın açıklamalarını bile müfettiş soruşturmalarına dönüştürmekte, faaliyetleri engellemekteydi, iktidar hâlâ bu tutumunu sürdürmektedir.

Dikkat edilirse, sivil toplumun yönetime katılım mekanizmalarıyla eksiklik ve aksaklıklardan, dernek ve vakıflara yönelik denetime ilişkin düzenlemelerin........

© Medyascope