Armağan Öztürk & Doğancan Özsel yazdı – İmamoğlu davasında ikinci perde: Siyasi savunmadan hukuki mücadeleye
İmamoğlu iddianamesi nihayet elimizde. Artık 19 Mart’la başlayan süreç yeni bir aşamaya evrildi. İktidarın en büyük rakibini siyaseten zayıflatmayı umduğu, CHP’lilerin ise yürüyen tutuklama dalgalarından enerji devşirdiği dava artık somut başlıklar üzerinden konuşulmaya başlanacak. İddianame karşısında İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı ve arkadaşlarının nasıl bir tavır alabileceği konusuna geçmeden önce, İmamoğlu-CHP ilişkisini dünden bugüne eleştirel bir gözle değerlendirip, 2023 seçimleri öncesinden başlayarak birkaç ana başlığı hatırlamak gerekiyor.
Öncelikle İmamoğlu, Yavaş ile birlikte CHP’nin bir karşı popülizm hamlesi yapabileceğini bize gösterdi. Bu iki isim önderliğinde ana muhalefet partisi kendi dar tabanının ötesine geçti. Karadeniz’den İç Anadolu’ya pek çok bölge ve büyükşehirlerin varoşları Halk Partisi adaylarına kulak vermeye başladı. Özellikle iptal edilen İstanbul seçimlerindeki kararlı duruşu onu bir politik direnç merkezine dönüştürdü. Kolları sıyrılmış gömleğiyle sahnede “Gençliğimiz var!” diyen İmamoğlu, hâlen Erdoğan karşıtı muhalefetin ikonik imgesi.
Öte yandan aynı İmamoğlu, 2023 seçimleri sonuçlanana değin Kılıçdaroğlu çizgisine muhalefet etmeyi reddetmişti. Seçmenlerin ve farklı partilerin desteğine rağmen inisiyatif almayıp sessizliğe bürünerek seçimin kaybedilmesinde pay sahibi oldu. Ancak 28 Mayıs’ta sonuçlanan seçimlerin ardından öne çıkan İmamoğlu, bu defa dönemin genel başkanı ve çevresindeki kadrolara karşı net tutum alarak partiye dinamizm ve özgüven getirmeyi vadetti. Bu vaatler kısa sürede gerçeğe dönüştü ve onun çevresinde birleşen muhalefet hareketi seçimli kurultayda genel başkanı hızla değiştirdi.
Ne var ki söz konusu süreçte iki önemli hata yapıldı. İlki, İmamoğlu’nun genel başkanlık için bir başka isim üzerinde uzlaşmasıydı. Kılıçdaroğlu karşısındaki hareketin iç dinamiklerinin de bir sonucu olan bu adım, İmamoğlu’nun ulusal düzeyde siyaset yapma kapasitesini hem maddi olanaklar hem siyasal meşruiyet açısından daralttı. Belediye başkanı sıfatıyla yurt gezileri yapması ve partinin bir genel başkanı varken ulusal siyasete dair sıklıkla konuşması her hâlükârda sakil durmaktaydı. Üstelik belediyecilik faaliyetleri üzerinden yargının hedefi haline geldiğinde de Türkiye’nin kurucu partisinin genel başkanı olma kalkanından yoksun kaldı. Mansur Yavaş’la uzlaşılmadan, alelacele muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı ilan edilmesi, bu hatanın fark edilip telafi edilmeye çalışıldığını gösteriyordu. Fakat bu süreci........





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein