Bilgehan Uçak yazdı: Türklük meselesine devam
Bilgehan Uçak, önceki hafta irdelediği “Türklük meselesi”ni bu yazısında da incelemeye devam ediyor. “Türklük meselesine devam” başlıklı bu haftaki makalesinde, Türklük, Türkiyelik gibi tanımların bir diğerinin yerine geçemeyeceğini, kapsayıcı ve eşit vatandaşlık bağlamında bu terimlerin farklı ve özgün işlevler üstlendiğini vurguluyor.
Bunca hırgüre, durmak bilmeyen enflasyona, sıkıntıya rağmen mayıs geliyor.
Bana göre sadece İstanbul’un değil, muhtemelen bütün Avrupa’nın, hatta kuzey yarımkürenin en güzel ayı mayıstır.
Zaten böyle olduğundan mart son bir soğuğunu yapar, ardından hemen rengârenk laleler patlar, derken erikler tezgahlara düşerken Boğaziçi kıyıları erguvani rengine kavuşur.
İstanbul’un mayısı bir başkadır.
Ama ben, her ne kadar size mayısın gelişinin coşkusunu uzun uzun anlatmak istesem de o kadar çok yorum ve eleştiri aldım ki geçen haftaki tartışmaya devam etmek mecburiyetinde hissediyorum kendimi.
Geçen yazıda, “Türk” teriminin Anayasa 66’da yazdığı şekilde bu ülkede yaşayan herkesi kapsamadığını, vatandaşlık bağıyla alakalı olmadığını, genellikle hep bir etnisiteyi tarif ettiğini yazmıştım.
Laleler, erguvanlar, kütür kütür erikler bekleyedursun, biraz sıkıcı olma pahasına, biz şu Türklük meselesini çeşitli örneklerle irdelemeye devam edelim istiyorum çünkü sevgili Fatih Portakal, “‘Türk’ mü, ‘Türkiye’ mi, ‘Türkiyeli’ mi?” diye bir soru ortaya atınca benim mesaj kutum doldu ki bir daha boşalmamacasına.
Evvela şunu söyleyeyim; “Türk”, “Türkiye” ve “Türkiyeli” birbirinin yerine kullanılacak, biri diğerinin ikamesi olacak, biri kullanıldı diye diğeri dışlanacak terimler değil.
Türkiyeli demeyi öneren biri de Türk terimine ya da Türklüğe düşman değil.
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Son derece açık, sınırları belli bir konu bu.
Ayrıca, bu terimlerin isim ya da sıfat olarak........
© Medyascope
