Bilgehan Uçak yazdı: Tekkede bir akşam
Bir derviş, yüzlerce yıllık maziden tevarüs edilmiş bir edebden süzülen olanca nezaketiyle bana bir şeyler söylemeye çalışıyordu.
Beni rahatsız etmekten çekindiği belliydi.
Zorlanıyordu.
Yardımına gelen başka bir derviş, arkadaşına mahcubiyetini hissettirmeden doğrudan bana hitap ederek, “İstirham etsem,” dedi, “Sizi yan koltuğa…”
İnsanı sarıp sarmalayan rikkat ve merhamet dolu sesi, yüzünün genç ifadesiyle örtüşmüyordu.
Başındaki beyaz takkesi ve sırtında siyah yeleği ile bana geçmişi geleceğe taşımaya gönül vermiş bir kültür elçisi gibi göründü.
Karagümrük’te, Canfeda Hatun Camii’nin arkasındaki Cerrahi tekkesine ilk gelişimdi.
Haziredeki sandukaların yanından geçip avluya girdiğimde adeta zaman değişmişti.
Hem buradaydım hem değildim, hem zaman bu zamandı hem değildi.
Takkeli dervişler birarada yemeklerini yerken girdim içeri.
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Beni bir koltuğa buyur eden derviş, aç olup olmadığımı sordu, aç değilim, dedim; işte tam o anda ilk büyük kabahati işlediğimi idrak ettim.
Aslında ben gelmeden tekkenin yemeklerinin çok lezzetli olduğunu öğrenmiştim ama gene de, nedendir bilmem, aç gitmenin doğru olmayacağını düşündüm.
Ciğer ve bulgur ikram etmek isteyen derviş, benim gerçekten tok olduğuma kanaat getirince çayla yetindi.
Ahmet Özhan, yanındaki hocalarla birlikte bir sininin çevresinde yemek yiyordu.
Biraz sonra olacaklardan habersizce duvarlardaki hatları, fotoğrafları, uzak köşedeki çiniyi inceliyordum.
Yemeğin bittiğini........
© Medyascope
