Bilgehan Uçak yazdı: Dayı Maruf
Kumlu bir rüzgar yerdeki tozları kaldırıp havaya savuruyordu.
Yeşilin ender, mavininse lüks olduğu kum rengi bir şehirdeydim.
Kerkük ile Erbil arasında, bir küçük Altun Köprü.
Savaş yorgunu bir yer olduğunu saklama ihtiyacı duymuyordu.
Bu makyajdan yorulmuş muydu yoksa ümidini mi yitirmişti bilmiyorum ama yorgun ve vurdumduymaz olduğu apaçıktı.
Altun Köprü’nün merkezinde yer alan şehitlik de şehirden farksızdı; o sadece, ölülerinin birarada olmasından aldığı güçle direnmeye çalışıyordu.
Can Kerkük, canan Kerkük
Ben sana kurban Kerkük
Her zaman neşe dolsun
Etmesin figân Kerkük
Herkesin savaşlarla ilgili bir hatırası, bir kaybı, onulmaz bir yarası, hiçbir zaman dinmeyecek bir acısı var buralarda.
Bu düşünceden utanacağını bildiğin halde bir şehitlik gördüğünde “hangi savaştan?” diye soruyorsun istemsizce.
Saddam’ım ordusu yaşlarına bakmaksızın Altun Köprü’nün Türkmen erkeklerini katlettiğinde tarih 28 Mart 1991’di.
Altun Köprü’yü terk etmeyen erkeklerin 135’i birden öldürülmüş.
Saddam’dan kaçanlar katliamın ardından Altun Köprü’ye birkaç hafta dönememişler.
Döndüklerinde, facianın........
© Medyascope
