menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sustalı Ceylan bildiğin Adım Farah'tı: Peki neden tutmadı?

7 1
29.04.2025

Vasatlığa mahkum muyuz?

‘Gelen gideni aratır’ demiş atalarımız. Gerçekten de her yeni günde karşımıza çıkan tablo bir öncekini aratır halde. Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, yanlışlar doğru, vasatlar değerli, haksızlar haklı diye dayatılıyor insanlara. İşte bu noktada Şair Fitnat Hanım’ın ‘Ruhumun ışığına dikkatli bakma yanarsın’ diyen mum satıcısına ‘Gelecekte yaşlanıp değerin düşecek. Sen de beni mumla ararsın’ karşılığını vermesiyle ortaya çıkan ‘Mumla aramak’ deyimi giriyor devreye.

Zira ‘Yaptım oldu’ zihniyetini fütursuzca sergileyenler, beterin beteri işlere imza atanlar sayesinde yaşamdaki değerler anlamını yitirip vasatlaşırken geçmişi mumla arar hale geliyoruz her şekilde. Yazık değil mi bize?

Öte yandan alabildiğine keyfiliğin hüküm sürdüğü, doğruların eğrilerle boy ölçüşemediği, kötünün iyiyi ezip geçtiği bir dünyada her şey anlamını yitirmeye başlarken duyarsızlıktan-çıkarcılıktan yana tavır koyanların destekçiliğinden dolayı vasatlıktan söz etmenin önemsizleştiği gerçeği de orta yerde. Dahası bu gerçek her alanda bizleri etkilemekte.

Nitekim gittikçe sönükleşmiş ve kıskaca alınmış hayatlarımızda önemli yer tutan... Reyting tırpanının kötülerden ziyade iyileri biçtiği, kanalların finalsiz dizi sonlandırdığı, paralı platformların dahi izleyiciyi düşünmeden keyfi kararlar alabildiği kurgu dünyası da bundan nasiplenmekte.

Peki, bu acı gerçek karşısında bize düşen nedir? Aksaklıklara suskun kalıp her dayatılanı ‘Eyvallah’ diyerek kabullenmek mi? Yoksa yaşamı yönlendiren gerçek gücün insan tercihleri olduğu bilinciyle davranıp, Kanadalı yazar Alain Deneault’nun ‘Dünyayı vasatlar yönetiyor’ tespitine aldırmadan, ‘Vasatlığa mahkum muyuz’ sorgusunu yapmak mı? Benim tercihim, geçmişi daha fazla mumla aramamak için, sorgulayıcı olmak. Bundan dolayıdır ki, nefesi tükenen ‘Sustalı Ceylan’ı ele almak istedim.

SUSTALI CEYLAN’IN AMACI NEYDİ?

Doğruya doğru... ‘Güçlü bir kadının erkek egemen bir toplumda, kendi kimliğini bulma ve hayatını yeniden inşa etme mücadelesi’ denilerek bize sunulan ‘Sustalı Ceylan’ın ilk bölümünü beklerken içimde farklılık görme umudu vardı. Ancak anne-oğul masalından açılıp gerçeklere adım atan dizininikinci bölümden itibaren umudum sıfırlandı.

Zira içeriğin güçlü kadın hikayesinden ziyade vasatlıklarla dolu olduğu... Erkeklerin ezdiği kadınların, erkek dünyasındaki erkek kurallarıyla yaşarken, nafile kurtuluş çabalarını dayatılıyordui. Başka dizilerle çokça örtüşen yapımda erkekler istedikleri gibi at koşturuken kadının kadını ezmesi ve ‘kadın ne kadar güçlü olursa olsun erkeğe muhtaçtır’ klişesi de unutulmamıştı.

Şöyle ki; ‘Etkileyici bir kadın hikayesi’ diye sunulan öyküdeki Ceylan, okul dönüşü evli barklı bir magandanın tecavüzüne uğramanın ardından kaderine boyun eğmiş... Kızından çok damadının tarafını tutan, elalemin düşüncelerini önemseyen bir annenin zoruyla tecavüzcüsüyle evlenmişti. Hayatın içinde bolca yaşanan bu olumsuzluğu yansıtmak adına Ceylan ve tayfasının tablosu yerli yerindeydi. Ama buradan güçlü-etkileyici kadın profili çıkartmak imkansızdı.

Arada kocasına ve annesine çemkirmesi ve de eline hiç yakışmayan sustayla abartılı yapaylıklar........

© Medyafaresi