Dizilerde zorbalık yükselen değer oldu
Zorbalık ve silah seviciliği... Günümüzün en sık karşılaşılan olumsuzlukları. Özellikle de mafyatik çekişmelerden ve silahların konuştuğu ağalık düzeninden öyküler yaratıp nemalanma kolaycılığını seçen yerli kurgu dünyasında vazgeçilmez unsurlara dönüşmüş haldeler. Aşkların dahi silahların ve zorbalıkların gölgesinde yaşandığı, kadınların da bu düzene yem edildiği senaryoların böylesine çoğalmasında izleyici tercihlerinin ve toplumsal yapının da payı büyük kuşkusuz. ‘Ahlâkı zayıf, terbiyesi kıt toplum; içindeki zorbalara ve soygunculara hayranlık duyar’ demiş ya Fransız yazar André Maurois... İşte o hesap.
Görünürde ‘Aile yapısını bozma’ hassasiyeti ve dahi ‘Şiddet’ karşıtlığı gösteriliyor ama... Gerek gerçek hayatta, gerekse ekranlarda silah ve zorbalık özendiriciliği tam gaz sürüyor. Gündüz kuşağında ‘aile’ bilincinden nasiplenememişlerin aile içi rezillikleri üstünden ilgi çekmeye çalışanların akşam kuşağı için tercihi de suçu ve suçluyu aklayan akışa sahip işler olmakta ne yazık ki! Kara kara araçlarına atlayıp sürekli oradan oraya koşturan kara ceketli erkeklerin birbirine horozlandığı... Fütursuzca çekilen silahların marifet gibi göze sokulduğu...
Bolca işlenen cinayetlerin normalleştirildiği düzenleri ‘kahramanlık’ gibi dayatan ‘erkek egemen’ kurgular ‘İlkeli mafya’ ya da ‘Adil ağalık’ gibi safsatalar yeni bir toplum düzeni dayatma mantığına hizmet ediyor gibi. Bu düzenin aşk-aile anlayışıysa, aynı erkeğin peşinden koşan kadınların onursuzca erkek kapma yarışında segiledikleri kötülüklerden ibaret.
Nitekim dizi bolluğunun yaşandığı bu sezon da, eskisinden yenisine, bu kafa hüküm sürmekte. İlk etapta kadrodaki oyuncu taraftarlığıyla izleyici toplamayı amaçlayanlar, fındık kabuğunu doldurmayacak konuları klişe repliklerle uzun uzun işlemekte. İzleyici de yine ve yeniden bir türlü ilerlemeyen, silahların konuştuğu zorbalık düzeninde adalet güçlerini yok sayan sürprizsiz senaryolara mahkum edilmekte. İşte birkaç örnek...
ALGININ YENİ ADI ‘HALEF’...
Sezonun kendini en çok sorgulatan ve algı yaratmaya en müsait olan işi hangisidir diye sorsanız... Cevabım hiç düşünmeden ‘Halef’olur. Zira ‘Köklere başkaldırı’ havasında başlayıp ‘Ağalığa, şiddet düzenine güzelleme’olarak yolunu sürdüren dizi, ‘Serhat Ağa hangi karısıyla birlikte olmalı’ yarışına dönüştürülüp müşteri kızıştırma kafasıyla ilerlerlemekte. Bunu yaparken de, toplum yapısını hedef alan cümle olumsuzluğu hoşlaştırma motivasyonuna sahip bir tablo sergilemekte.
Bu noktada doğduğu topraklardaki düzene, ona biçilen kadere meydan okuyarak kendi yolunu çizip başarılı bir cerrah olan medeni Serhat’ın bir çevrilmesini... Ruhsal dünyası güçlü olmasına karşın Sevde’nin öz annesi olduğunu bir türlü anlayamayan Melek’in, mini şortuyla koşturmanın ötesine geçemeyen bir tipe indirgenip Serhat’ı kapmak için gurursuzca her türlü hinliği-pervasızlığı yapan Yıldız’la ‘Erkek kapma’ mücadelesine sokulmasını dizinin algısal hedefinin en net kanıtı olarak gösterebiliriz.
Yıldız deseniz... Başlı başına bir........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon