Ejderha – Türker Ertürk Yazdı
Ejderha; Rus Edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Evgeny Lvovich Schwartz’ın eseridir. 21 Ekim 1896’da Kazan’da doğan Schwartz; kariyeri boyunca 25 tiyatro oyunu yazmış ve Nikolai Erdman ile iş birliği yaparak üç filmin senaryosuna katkıda bulunmuştur. Ancak eserleri arasında en dikkat çekici olanlardan biri 1944 yılında tamamladığı, hiciv dolu tiyatro oyunu Ejderha (The Dragon) olmuştur.
Bu oyun, savaş sonrası Sovyetler Birliği’nin politik atmosferinde “yıkıcı” olarak görülmüş ama onun “en olgun” eseri olarak kabul edilmiştir. Ejderha; totaliter rejimlere karşı derin bir eleştiri sunarken, insan ruhunun baskı altındaki dönüşümünü ve dirençsizliğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.
Baskıcı Düzenin Sembolü
Ejderha, klasik kahramanlık hikâyelerinden çok farklıdır. Tiyatro oyununun ana kahramanı Şövalye Lancelot, bir ejderhayı öldürmek için yola çıkar. Ancak bu ejderha, yalnızca fiziksel bir canavar değildir; aynı zamanda bir toplumu esir almış baskıcı bir düzenin sembolüdür.
Lancelot, ejderhanın hükmettiği bir kasabaya vardığında beklenmedik bir gerçekle karşılaşır. Kasaba halkı; ejderhanın varlığını ve onun acımasız yönetimini sorgulamadan kabul etmiştir. Ejderha, kasabayı korku ve baskıyla yönetirken, bürokratik bir hiyerarşi de onun gölgesinde kendi güçlerini gizlemekte ve pekiştirmektedir.
Ejderhayı Öldürmek Yetmez
Halk, ejderhanın yönetimini sert ve acımasız bulsa da “tek mümkün yol” olarak görmüş, kabullenmiş ve ruhen esir olmuştur. Oyunun en çarpıcı sahnelerinden birinde Ejderha, insan ruhunun esnekliğini ve kırılganlığını şu sözlerle ifade eder; “Görüyorsunuz, insan ruhu çok dayanıklıdır. Bedeni ikiye bölün insan ölür. Ama ruhu parçalara ayırın yalnızca daha uysal hale gelir, hepsi bu. Hayır, gerçekten, böylesine güzel bir ruhlar koleksiyonunu başka hiçbir yerde bulamazsınız. Sadece benim kasabamda. Elleri olmayan ruhlar. Ayakları olmayan ruhlar. Dilsiz ruhlar, sağır ruhlar, zincire vurulmuş ruhlar, ispiyoncu ruhlar, lanetli ruhlar!”
Bu sözler; Schwartz’ın totaliter rejimlerin insan ruhunu nasıl deforme ettiğini ve bireyleri nasıl edilgen hale getirdiğini gözler önüne seren güçlü bir metafordur.
Lancelot,........
© Medya Siyaset
