“Terörsüz Türkiye” çağrısındaki ayrıntılar (2) – Hakan Paksoy Yazdı
Dün Devlet Bahçeli’nin “Her parti ‘Türkiye partisi’ olmak zorunda” dediği uzun açıklamayı analiz etmeye başlamıştık. “Kapsayıcı Türk vatandaşlığı”, “Farklı toplumsal kesimlerin, inanç gruplarının ve etnik kimliklerin siyasal sistemde temsil edilmesini sağlamak.” ile yeni vatandaşlık tanımı gibi hususları incelemiştik. Bugün kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Olmak ya da olmamak
Devlet Bahçeli’nin yazısında ilginç bir cümle daha var. “Türk siyasetinde faal halde bulunan her partinin birincil kaynağı Türk milleti, aidiyeti de Türkiye’dir.” diyor. Türk milleti de deniyor, daha ne olsun homurtularını duyar gibiyim. Ama şeytan ayrıntıda gizli. Denene değil denmeyene bakalım.
Türkiye, tek başına kullanıldığında daha çok coğrafya anlaşılır. Aidiyet de devletedir. Yani vatandaşlık demektir. Böyle bir açıklamada Türkiye Cumhuriyeti ifadesinin kullanılması şarttır. T.C’nin kaldırılma hikâyesine ne kadar benziyor değil mi?
Makalede, “Siyasi partilerin kuruluş, program, faaliyet ve hedefleri Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesiyle, Anayasa’nın ilk 4 maddesiyle çelişemez, çatışamaz, ters düşemez.” de diyor.
Bu iki cümleye rağmen farklı kesimler, farklı etnik kimlikler, farklı inançların siyasal sistemde temsil edilmesi nasıl olacak? Düğüm de burada zaten. Ama önce psikolojik zemininin hazırlanma cümleleri devreye girmiş.
“Türkiye’nin geçmişten tevarüs edip geleceğini risk ve tehlikelere sevk eden sorun alanlarına ciddiyetle eğilmek, bu mahut sorunları cesaretle ele almak öncelikle siyaset müessesinin başlıca sorumluluğudur.
Anlaşmazlıkların, görüş ayrılıkların, soğuk bakışların, katılaşmış diyalogların, yanlış anlamaların, hastalık derecesindeki peşin hükümlerin muhakkak bitirilmesi halisane dilek ve temennimizdir.”
Aradaki anlaşmazlıklara, yanlış anlamalara, önyargılara, peşin hükümlere son verilmeli çünkü gelecek tehlike altında fikri işleniyor… Bunlardan daha masum sebepler olabilir mi? Peki, hakikaten böyle mi?
“Hep Birlikte Türkiye’yiz. Hepimiz Türk milletiyiz.” ifadesindeki haklılık da öyle. Ama hepimizden kimin kastedildiğine bakmak gerekiyor. Diğer cümlelere bakıldığında bu ifadede bireylerin değil, farklı kesimlere, farklı etnik kimliklere, farklı inançlara statü verilerek oluşturulacak yeni millet yapısının hepimizi anlattığı ortaya çıkıyor.
Söylenenleri daha net anlayabilmek başka için anahtarlara da ihtiyacımız var.
Ancak anahtarlarla çözülen bulmaca
İlk anahtar, Bahçeli’nin yeni yıl mesajındaki “Büyük çapta Türk-Kürt kardeşliğiyle inşa ve ihya edilen Türk milleti kimliği…” ifadesinde. Görünen o ki Türk kimliğinin yerini, yeni bir Türk milleti kimliği alıyor. Yani milletin tarifi değişiyor.
Peki milletin yeni (!) tarifi nedir? Onun anahtarları da Mehmet Uçum’da.
“Türkiye Halkı kurucu ve kapsayıcıdır. Türkler, Kürtler, Araplar, Zazalar, Lazlar, Çerkezler, Boşnaklar, Gürcüler dahil her kesim Türkiye halkının asli unsurudur. Türk Milleti Türkiye halkından oluşur. Bugün hiç kimse ‘Türk Milletinin etnik yapısı tamamen Türk’tür’ demez. Dese de gerçeğe aykırı olur.” (29 Aralık 2024 X........
© Medya Siyaset
