menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mazeret izni

7 0
30.05.2025

Eksik olmayın amirim; var olun. Vaktinizi almayayım fazla. Yok yok teşekkür ederim. Zahmet etmesinler. Az önce içtim kahvemi ben. Peki bir çay içeyim bari. Ne kadar naziksiniz. Odanıza gelmemiştim daha önce. Ferah, güzelmiş. Şey amirim, şu sebeple rahatsız ettim: Birkaç gün mazeret izni isteyecektim ben. Hayır hayır hasta değilim. İyiler iyiler, annem babam da iyiler; yaşlanıyorlar işte. Ben de artık bu kadar mesafeden ne derece hayırlı evlat olabiliyorsam. Ara vermeden geçti yıllar; siz biliyorsunuz en iyi. Yok amirim, memnunum. Allah sizden razı olsun. Evet evet arkadaşlar bana karşı iyiler. Kırmazlar hiç. Yani…ufak tefek aksilikler olmuyor değil, oluyor ama nerede olmaz ki o kadarı da, değil mi? Ah hayır kıymetli amirim, hayır, çok şakacısınız. Evleniyor, sözleniyor falan da değilim. Aldım ağzımın payını o işlerden ben. Kısmet diyelim, hayırlısı…

Mazeretim…nasıl arz etsem ki, bilemedim şimdi. Şöyle diyeyim: Yoruldum amirim ben. Öyle, öyle vallahi. Çok yoruldum. Tabii iş de yoruyor insanı. İşsiz komasın Allah, lakin, çok zor. İşten ziyade, amirim, nasıl desem ki? Hani işten gayrı her şey desem olacak. Memlekette her şey yoruyor beni. Bezdiriyor vallahi. İlahi amirim. Kimden izin alacağım ki ben, sizden gayrı. Tabii lütfeder, münasip görürseniz. Bizim köyün üst tarafında, yükseklerde bir evimiz var, derme çatma döşeli. Çekip gideceğim birkaç günlüğüne. Sabah erkenden çıkarım. Yatsıyı bulur varmam. Kafamı dinleyeyim biraz dedim.

Yoruldum amirim ben.

Sabah kalkıp gün ışığının huzuru içime dolsun diye perdeleri açtığımda beni dövecekmiş gibi üzerime üzerime gelen apartmanları, kapıdan çıkıp yola koyulduğumda yolun hemen köşesindeki ve bizim oradaki ilkokulun önündeki çöp varillerinden yiyecek toplamaya çalışan kadınları, paramparça kıyafetleriyle arkalarındaki kocaman bez arabaları öndeki demirlerinden çeke çeke yürüyen, rast geldiklerinden para dilenen kirli yüzlü çocukları, kafalarını dağ keçileri gibi bir o yana bir bu yana tokuşturarak selamlaşan adamları, ucuz et, bayat ekmek kuyruklarını, tımarhane kaçkınları gibi tek başlarına kendi kendine konuşarak, gülüşerek yürüyen gençleri görmekten, bitmek tükenmek bilmeyen matkap seslerini, kaba saba korna seslerini, sipariş yetiştirmek için yol demeden kaldırım demeden tam gaz giden kurye motorlarının egzoz seslerini, kocaman, çirkin hafriyat kamyonlarının gürültülerini, açlıktan karınları çökmüş, ayaklarını arabalar ezmiş hayvancıkların acı acı inlemelerini işitmekten yoruldum.

Gözlere, kaşlara, alın........

© Medya Günlüğü