menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sürekli sınandığımız yolculuk

16 0
28.10.2025

Dünya var olalı beri, rüzgâr hep aynı yöne eser. Güçlü olan hükmeder, zayıf olan boyun eğer.

Tarih boyunca değişen sadece silahlar olmuştur, ama niyet hep aynı kalmıştır: sahip olmak, korumak, hükmetmek. İnsanoğlu, belki de yaradılışının en büyük paradoksunu burada taşır: Var olmak için yok eder, yaşamak için öldürür, sahip olmak için kaybeder.

Hayatın sorunları, çözümlerle tanımlanmaz; sorun kendi varlığıyla vardır. Bizler ona karşı durmak zorundayız. Antilop, geyik ve benzeri birçok hayvan her zaman aslandan ya da farklı yırtıcı bir hayvandan kaçmak zorundadır. Yırtıcılar da her zaman avını yakalamaya çalışıp av olmaktan dolayı kaçmak zorundadır. Kedi hep fareyi, yılan hep sıçanı, büyük balık küçük balığı kovalar, kuşlar yırtıcılardan kaçar. Bitkiler kuraklık, hastalık ve böcek istilalarıyla mücadele eder. Doğa, sürekli bir döngü ve mücadele alanıdır. Bu hep böyle mi olacak?

İnsanlık da benzer bir şekilde sürekli sınanır: Nasıl organize olacağı, etkili iş birliği kuracağı, sorunları yöneteceği konusunda sürekli test edilir. Siyaset, ilişkiler, toplum, doğadan gelen çözümü olmayan sorunlar… Ne kadar çabalarsak çabalayalım, insanlık doğayı asla tamamen fethedemez. Ama nafile çabalarımız sayesinde Ay’a gittik, hastalıkları yendik ve gezegeni yok edebilecek silahlar yarattık.

Tarihten örnekler bunu doğrular. Savaşları protesto eden barışseverler, adaletsizliğe karşı direnen cesur insanlar, inançları uğruna fedakârlık yapan ruhlar… Budist rahiplerin kendilerini ateşe vererek savaşı protesto etmesi, Martin Luther King’in pasif direnişi, Gandhi’nin tuz yürüyüşü, peygamberlerin adalet çağrıları, İsa Mesih’in sevgiyi ve affı yücelten öğretileri… Hiçbiri tüm sorunları çözmedi; ama hepsi insan ruhunun ne kadar asil ve dirençli olabileceğini gösterdi.

Bu........

© Medya Günlüğü