Kuşlara ekmek ufalayanlardan mısınız?
Bir gün kardeşim Nejat büyük bir heyecanla beni bahçeye çağırmıştı. Mini minnacık iki kuş bahçemizi ziyarete gelmiş.
Kuşların serçeden bile minik oluşu çok dikkat çekiciyse de bizi asıl etkileyen renkleriydi. Malum, renkli kuşları sadece kafeslerde görenlerdeniz. Esaret altında olmayanlardan, kara kargalar, ak martılar ve gri serçeler ile yetindiğimizden, kapının önünde otlayan renkli kuşları görünce heyecanlandık. Fotoğraflamaya çalıştık ama pek beceremedik çünkü yerlerinde durmuyor ha bire zıplayarak otluyorlardı. Ne kuşu olduklarını çok merak ettik.
Yıllar önce Hawaii’de masmavi bir kuş fotoğraflayıp epeyce heyecanlandıktan sonra deniz kenarındaki bir parkta da kıpkırmızı kuşların sürü halinde otladıkları görünce bu renkliliğin Pasifik’e özgü olduğunu sanmıştım. Amerika’nın Florida’sına taşındığımda ise kıpkırmızı, masmavi, yemyeşil ve de parlak renkli çeşit çeşit kuşlar görmeye başlayınca, Atlantik kıyısında olduğumuza göre bu renklilik demek ki Pasifik’e özgü değilmiş, Ekvator’a yakınlıkla ilgili olmalı, o nedenle mi bizim ülkemizde kuşlar böyle canlı renklerde olmuyorlar diye düşündüydüm.
Sonradan öğrendim Amerika kıtasına “kuş kıtası” dendiğini. Özelikle Güney Amerika’nın kuş çeşitliliği açısından başı çektiğini. Amerika Birleşik Devletlerinde “Audubon” diye bir dernek olduğunu. Duyarlı iki kadın tarafından 1905 yılında Boston kentinde kurulan, şimdi ise yüzlerce şubesi, binlerce gönüllüsü olan bu derneğin işinin kuşları izlemek, öğrenmek, öğretmek dolayısıyla korumak olduğunu. 120 yaşındaki müthiş başarılı bu derneğin avcılık adı altında yapılan kuş katliamını durdurmayı başardığını. Bu derneği ve öncesinde Amerika’daki kuş katliamlarını anlatmıştım. Şimdi bambaşka bir nedenle aklıma düştü de uzun yıllar önce Nejat’ın bahçede görüp bana da gösterdiği sıvacı kuşlarından bahsedeceğim.
Bu kuşlar ağaç kovuklarına yaptıkları yuvaların tabanını yosun, ot, kıl tüy, ağaç kabuğu gibi şeylerle döşerken özellikle yumuşak şeyleri seçerlermiş ki yumurtaları zarar görmesin. Bazı türleri kovuğun girişini çamurla küçültür ve çatlakları da kapatırmış. O yüzden sıvacı kuş denirmiş. Bazı türleri de yuva girişini çam reçinesi damlacıkları ile iyice korunaklı hale getirirmiş. Bazı türleri de yuva girişi sıvasına pis kokulu böcekleri katarmış ki sincaplar yuvalarından uzak dursun.
Bazı türleri deyişim bu kuşların huyu suyu çok da benzemeyen beş on farklı türünün olmasından. Sülale adı “Sittidae” kısaca sitta olan bu kuşların en büyük olan türü 30-40 gramken en küçük türü 10 gramcıkmış. (Niyeyse aklıma Güney Asyalı insan türleriyle Kuzey Avrupalı insan türleri arasındaki ebat farklılıkları geldi.)
Bu minik kuşların sırtları mavi-gri ya da mor-mavi, karın tüyleri bej, kızıl ya da leylak rengi olurmuş. Tipik olarak göz hizasında kalın bir sürme gibi kara bir şerit üzerinde beyaz bir şerit varmış, tepeleri de kapkaraymış. Sarı ya da kırmızı olan gagaları uzun, sivri ve dayanıklı, kuyrukları küt ve kısa, pençeleri uzun, parmakları........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d