menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kanser olmak kader mi?

8 0
08.02.2025

Birçok dostum kanserden öldü. Pek çok dostum kanserle içli dışlı yaşıyor. Pek çok dostum ya ben de olursam kaygısında. Kanser derdi geldi hayatımızın tam olarak göbeğine oturdu. Ancak neden kanser oluyoruz diye kafa yorulmaması bana dokunmaya başladı.

“Kanserden korkma, geç kalmaktan kork” diyen slogandan hiç rahatsız değildim aslında ama şimdilerde bana o da batmaya başladı. Erken tanının hayat kurtarıcı olduğu gerçeğinin nesinden rahatsız olduğumu uzun uzadıya anlatmak istiyorum.

Türkiye rakamlarına erişemediğim için önce size ulaşabildiğim bazı ABD rakamlarını vereyim. 2021 yılında yaklaşık 2 milyon kişi ciddi bir kansere yakalanmış. Her yıl da sayılar artıyor. Kanserin pek çok türü tedavi ediliyor ama ölümcül olanları da var. Kanser konusunda çalışmalar yapan Harvard Üniversitesi Biyoloji Profesörü Thomas Seyfried’in dediğine göre ABD’de her gün 1700 kişi kanserden ölüyormuş.

Şimdi Covid salgını sırasında içine çekildiğimiz korku kuyusunu hatırlayın. Her gün ölenlerin sayısı salgının en azgın olduğu dönemde günde 1000 kişiye ulaşmıştı. Azımsamak için söylemiyorum elbette ama kanser her gün çok daha fazlasını götürüyor demek ki. Üstelik de gelip geçici bir salgın değil bu. Kanser salgını artarak sürüyor.

Sloganımız ne diyor “kanser olmaktan korkma, geç kalmaktan kork”. Oysa Covid sırasında ne deniyordu “Covid olmamak için kork, çok kork, daha da çok kork.” Peki bu iki salgının ne farkı var da yaklaşım taban tabana zıt.

Ne saçma bir soru sordum değil mi? Covid bulaşıcı bir hastalık ve korkmak yeterince dikkatli davranmayı sağlayarak yayılımı da tutulmayı da dolayısıyla ölümü de önleyebilir. Kanser ise bulaşan bir hastalık değil. Aynı biçimde korkup tedbir alarak kanseri önlemek mümkün mü ki?

Kilit bu soruda saklı. Kansere önlenebilir bir salgın olarak yaklaşılmıyor çünkü peşinen önlenemez olduğu düşünülüyor. O nedenle de bütün yatırımlar tedavisi için yapılıyor. Kanser tedavilerini keşfetmek için harcanan paralar (ve de emek elbette) inanılmaz. Ancak kanseri önlemek için ne yapılıyor?

“Kanserden korkma” sloganının bana batması işte bu nedenle. Neden korkmayalım? Çünkü korkunun ecele faydası yok. Öyle mi gerçekten? Kanser kaderimiz mi? Kanser önlenemez mi?

Kanserden kurtulmanın tek çaresinin erken teşhis olduğunu genlerimize kadar işlediler. O kadar işlediler ki doğruluğunu sorgulamayı aklımıza bile getirmez olduk. Ne demek istiyorum dersiniz? “Erken teşhis edilmesin de geç kalalım, her yerimizi sarsın da kestirmeden gidelim” demek istediğimi düşünmezdiniz değil mi? Gene yandan dolanarak açıklayayım.

Bir arkadaşımla yürüyüş yaparken mamografi yaptırmaya geciktiği için yakındı. “Bir halam zaten meme kanseriydi, diğer halamın da meme kanseri olduğunu yeni öğrendim. O zaman aklım başıma geldi, hemen randevumu aldım” dedi.

Malum, kadınların başının belası meme kanseri için her sene mamogram yapılması öneriliyor. Yaşı 40’ı geçen her kadına ve her sene. Peki merak edeniniz var mı ne zamandan beri bu böyle. Ben yeni merak ettim.

1913 senesinde Salomon adlı bir Alman cerrah ameliyat ettiği memeleri çöpe atmadan önce X ışınları ile fotoğraflamış ve gördüklerini rapor etmiş. Arkası çığ gibi gelmiş. 1949’da Dr. Leborgne bu meme filmi çekimini bir standarda oturtmayı becermiş. Becermiş dememin........

© Medya Günlüğü