Umut barış mücadelesinde
Suriyeli sürgünde yaşayan devrimci sosyalist Ghayath Naisse HTŞ’nin Thermidorcu iktidar sürecini şöyle özetliyor:
“Yenilmiş bir devrim sürecinden doğdu. Kendi özel çıkarlarına hizmet eden devlet yapıları inşa etti. Suriye ekonomisini küresel kapitalist sisteme entegre etti. Sosyal adalete hiçbir bağlılığı olmayan neoliberal politikalar izledi.”
HTŞ 11 günde Şam’ı aldı. Esad kaçmak zorunda kaldı. Esad’ın askerleri silah bırakıp evlerine döndüler ve kutlamalara katıldılar. Ama HTŞ umutları çok hızla söndürdü. Bir süre sonra yine Naisse’nin dediği gibi görüldü ki “HTŞ ve silahlı grupları faşizan, ırkçı ve gerici bir yönetim dayatırken korkunç katliamlar gerçekleştirmiş, baskı uygulamış ve özellikle azınlıklara karşı mezhepçi nefreti körüklemiştir.” Bu durum, yani Esad’ın devrilmesinin bir HTŞ diktatörlüğüne doğru evrilme eğilimi, Suriye’deki tüm bölgeleri ve siyasi grupları diken üstünde tutuyor.
PYD liderliği, bu koşullarda Öcalan silahsız mücadeleyi taktik değil stratejik bir değişim olarak gündeme getirmiş olmasına rağmen Suriye’de başka bir adımın atılması gerektiğini düşünüyor. Dürzilerin azımsanmayacak kesimlerinin bağımsız bir yapı ilan ederken işaret ettiği gibi, HTŞ farklı siyasal ve etnik ve dini grupların kendilerini rahat hissedeceği koşulları sağlamaktan çok uzakta. Bu PYD’nin de HTŞ ile en başta anlaşmasına rağmen ikircikli davranmasının esas nedeni. Bu nedenle PYD askeri gücünü dağıtmadan ama tam bağımsız bir bölge de ilan etmeden yeni bir konsensus inşa etmeyi hedeflerken, ABD haftalar içinde değişen yaklaşımlarla hareket ediyor. Bu gerilimin her anı Türkiye’den de yakından izleniyor ve yeni çözüm sürecinin kaderi üzerinde de belirleyici bir ağırlığa........
© marksist.org
