menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şovenistler delirdi, demek ki barış süreci doğru yolda-V

10 7
25.08.2025

Bu yazıya kadar süren tartışmalarda altı çizilmeye çalışıldığı gibi, sosyal şovenistlerin çıldırmasının nedeni, esas olarak Kürt halkının bir dizi kazanım elde etmesinin önüne geçme güdüsü. Bu güdü, islamofobiyle ve AKP’nin iktidarda olduğu bir siyasi mimaride hiçbir olumlu adımın atılmasının mümkün olamayacağı fikriyle birleşerek güç kazanıyor. Böylece, uyanıklık yapan ulusalcılar, AKP karşıtı öfkeyi kullanarak, sosyal şoven naralarını makul itirazlarmış gibi sunma şansını yakalıyor.

Bu girdap, daha önceden bizim saflarda olanların bazılarını, bazı yazarları ve siyasi çevreleri de içine çeken bir hal aldığı için sosyal şoven çılgınlıkla tartışmak bir zorunluluk. Zülal Kalkandelen gibi yer gök milliyetçi isimlerin yılların Marksistlerine nasıl doğru politika yapılacağına dair uyarı yapma cüreti gösterebilmesinin nedeni Türkiye’de muhalif saflarda sol milliyetçilere sosyalistmiş gibi davranılmasıdır. Askerini seven, Mustafa Kemal heykeli önünde diz çöken, AKP’nin otoriterleşme dalgalarına 1930’ların otoriterleşme furyasını göklere çıkartarak karşı çıkmaya çalışan bu “muhalifler”, esas olarak özgürlükçü bir sosyalizm anlayışına muhalifler. Mustafa Suphi ile Mustafa Kemal’i aynı cümle içinde övebilecek kadar şuur kaybı yaşayanların Marksist olmadıklarının ayırdına varmak bir zorunluluk. Bu yüzden, yeni çözüm sürecinde tartışma Marksistlerle başka türden Marksistler arasında değil. Kürt meselesinin yeni ve dinamik bir şekilde politik alanda tayin edici bir rol oynamaya başladığı dönemin tartışması, devletin eski haline derin bir özlem duyan Kemalistlerle Marksistler arasındadır.

Bu nedenle, tartıştıklarımızın Marksist olmadığı bir kez daha hatırlatıp, ilk yazıda altı çizilen noktaya dönmekte yarar var: İlk yazıda, “Üç konu tüm bu gürültü içinde üzerinde önemle durulmayı hak ediyor. Birisi, PKK’nin kendini feshetmesi ve silah bırakması dahil tüm gelişmeleri önemsizleştiren, küçümseyen ve sadece iktidarın oyun planından ibaret gören bir yaklaşım.” diye özetlenen üç başlıktan ikisine devam edebiliriz. İkinci önemli konu, yeni çözüm sürecinde iktidar koalisyonunun perspektifleri.

Erdoğan çözüm sürecinin neresinde?

Ekim ayından, yani yeni çözüm sürecinin başladığı andan itibaren iktidar ittifakı içerisinde, Erdoğan ve Bahçeli’nin sürece dair bakış açılarında derin farklılıklar olduğu iddia ediliyor. Elbette zaman zaman büyük farklılıklar varmış gibi düşünülmesine neden olan açıklamalar yapıldı. Ama Erdoğan ve Bahçeli arasında, sürecin gelişimine dair köklü bir farklılık olduğunu düşünmek için hiçbir neden yok. Farklılık, Bahçeli devletin beka kaygısından yola çıkarak gündeme getirdiği (gündeme gelmesinde belirleyici olduğu) süreci cumhurbaşkanı seçilmek, partisinin birinci parti yapmak ya da iktidardan düşmek gibi bir kaygı ile ele almazken, Erdoğan’ın süreci tüm bu kaygılarla gölgelemesinde. İki iktidar ortağının yapılmasını........

© marksist.org