Kötülüğü Anlatmak mı, İyiliği Çoğaltmak mı?
İnsanlar dillerinden kötülüğü düşürmezler. Şu şöyle kötüdür, bu böyle fenadır; şu kişi kötülük yaptı, bu kişi haksızlık etti... Oysa kötüyü konuşmak, kötülüğün gizli bir reklamıdır. Kötüyü dilden düşürmeyenler, kötülüğü bilinçlerde diri tutarlar.
Gerçekten kötülüğün son bulmasını isteyen, iyilerden söz eder. Çünkü iyiliğin adını anmak, onu çoğaltır. Gerçek iyi, başka iyilerin varlığından korkmaz; çünkü bilir ki iyilik bir yarış değildir, bir berekettir.
İyilerden söz etmekten kaçınanlar ise, iyilikten korkanlardır. Başkalarının iyiliği parlar da kendi soluk kalır diye endişe ederler. Bu korku, onların içsel bir itirafıdır: "Ben yeterince iyi değilim."
Kendi iyiliğine inanan bir insan, başkasının iyiliğinden çekinmez. Bilir ki iyilik, birini överken diğerini eksiltmez. Aksine, iyiliği öven de iyileşir, iyiliği çoğaltır.
İyiliğin dostu, iyiliği konuşur; kötülüğün dostu ise, kötülüğü yayar.
Kötülüğü Kötüleyerek Değil, İyiliği Anlatarak Mücadele Edilir
İnsanlar sık sık şikâyet ederler: "Şu kötüdür, bu kötüdür, şu şöyle yaptı, bu böyle yaptı..." Oysa bu şekilde kötülüğü dillendirdiklerinde, farkında olmadan onun reklamını da yapmış olurlar. Gerçekte kötülüğü kötülüyor gibi görünseler de, kötülüğü yeniden üreten bir döngüye hizmet ederler.
Kötülüğün azalmasını gerçekten isteyen bir kimse, kötüyü konuşmak yerine iyileri konuşur. İyilikleri anlatır.
İnsanlar Neden Kötülüğü Konuşur?
İnsan dili, gönlün aynasıdır. Gönülde ne varsa, dil ona tercüman olur. Ne var ki çoğu zaman insanlar, kalplerindeki karanlıkları fark edemezler; kendi zaaflarının peşinde sürüklenirken kötülüğün taşıyıcısı olurlar.
Kötülüğü konuşmak, ilk bakışta bir "kınama" gibi görünür. "Şu kötüdür, bu kötüdür," demek, sözde kötülüğü reddetmektir. Fakat gerçekte bu tür konuşmalar, kötülüğün adını, varlığını ve etkisini zihinlerde sürekli diri tutar. Kötüyü kınadığını sananlar, bilmeden kötülüğün reklamını yaparlar. Zira neyi dillendirirsen, onu büyütürsün.
Ve böylelikle kötülük, insanda gizli bir cazibe uyandırır. Bu cazibe, merakla, dehşetle, korkuyla karışık bir çekim oluşturur. İnsanlar kötülüğü konuşarak, hem ona karşı üstünlük kurduklarını sanırlar hem de o kötülüğün kendilerinde oluşturduğu gizli korkuyu bastırmaya çalışırlar. Oysa kötülüğü dillendirmek, çoğu zaman ona hizmet etmektir.
Şikâyet, insan nefsinin en kolay sığınağıdır.
Şikâyet etmek kolaydır; çözüm üretmek, iyiliği çoğaltmak ise çaba ve cesaret ister. Bu yüzden toplumda kötülükten şikâyet etmek, iyilik yapmaktan çok daha yaygındır. Kötüyü konuşarak kişi, kendini temize çıkarır; sanki kötüyü kınadıkça iyileşiyormuş gibi bir yanılsamaya kapılır. Halbuki kötülükten bahsettikçe, kötülüğün hâkimiyet alanı genişler.
Bir toplumda kötülükten sürekli söz ediliyorsa, bilinmelidir ki o toplum kötülükle mücadelede yöntem hatası yapıyordur. Zira kötülük, sadece yasaklanarak değil; iyiliğin güzelliği gösterilerek geriletilir. Ve iyiliği anlatmak, kötülüğü kınamaktan çok daha etkilidir.
Bu yazının amacı, kötülükle mücadele için dilimizi nasıl kullanmamız gerektiğini düşünmek; iyiliği konuşmanın, görünür kılmanın gücünü hatırlatmaktır.
İyilikten Bahsetmek: Kötülüğe Karşı Sessiz Bir Direniş
Dil, kalbin tercümanıdır; gönlünde ne varsa, dilinden o dökülür.
Kalbinde iyiliği taşıyan bir kimse, ağzından da iyilik taşır.
O halde, kötülüğe karşı en güçlü silahımız, iyiliği konuşan bir dil, iyiliği görünür kılan bir gönül........
© Mardin Life
