ALİMİN İMTİHANI: KAYBOLAN İRFAN
Geçmişte alim, toplumun vicdanıydı.
Bilgisiyle halkı aydınlatır, duruşuyla yöneticilere sınır çizerdi.
Ne dünyaya kapılır, ne şöhretin peşinden giderdi.
İlim onun için bir süs değil, bir sorumluluktu.
Yeri makam değil, halkın yanıydı.
Gönlünde irfan, dilinde hakikat vardı.
Bir zamanlar halkın önünde yürüyenler şimdi şöhretin peşinde.
İlmi hizmet için değil, reklam için kullananlar çoğaldı.
Pazara düşen bilgi, hikmeti gölgede bıraktı.
Alim susunca, meydan laf ebelerine kaldı.
Hakikatin sesi kısıldı, toplum rehbersiz kaldı.
Ve şimdi! Gelinen durum:
Hakikat pazarlanamaz. Pazara düşen ilim irfan doğurmaz. Bu yüzden bugün, ilmin yükünü taşıyamayan alimlerin eksikliğini, artık 'cahiller' kapatmaya çalışıyor. Toplum, rehberini kaybetmiş bir halde, yönsüzce savruluyor.
Artık vakit, pazarı terk etme vaktidir.
Gösteriyi bırak, irfana dön.
Kendine çağırma, Hakk’a çağır.
Çünkü hakikat, sadece secdeye kapanan kalplerde yaşar.
"O kadar dünyevileştiler ki; alimler toplumun problemlerini çözecekken, artık onların problemlerini 'cahiller' çözüyor. Yazık!"
Bu cümle, içimde kopan bir feryadın özetidir. Yıllardır içimde biriken bir sızı var: Alimler bir zamanlar toplumun yükünü sırtlanırken, bugün kendi yüklerini taşıyamaz hale geldiler. Ne oldu da bu hale geldik? Bu sorunun cevabını ararken, bazı acı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldım.
Eskiden alim dediğimiz kişi, sadece bilgi taşıyan değil; o bilgiyi........
© Mardin Life
