menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye’de Mesleki Eğitimin Yol Haritası

14 65
02.10.2025

Eğitim, yalnızca bilgiyi kafaya doldurmak değil; elin, aklın ve vicdanın birlikte ustalaşmasıdır. Mesleki eğitim ise bu ustalığın en somut hâlidir, bir diğer deyişle teorinin atölyede, formülün uygulamada ete kemiğe büründüğü yerlerdir.

Bir usta ile çırağın yan yana çalıştığı atölyede öğretilen hayat bilgisinde hem üretimin inceliği hem de çalışma onuru vardır: marangozun ilk doğru kesişi, demircinin kıvılcımında sabır ve titizlik, terzinin dikişinde tarih taşır.

Meslek sahibi olmak bireye ekonomik bağımsızlık sağlar; ama daha da önemlisi, bireye kimlik, toplum içinse dayanıklılık ve sürekli bir yaratıcılık zemini sunar. Zanaatkârlık yalnızca geçmişin koruyucusu değil, aynı zamanda yenilik için bir laboratuvardır. İyi öğrenilmiş bir beceri, değişen koşullara hızla uyumlanabilen bir sermayedir. Bu yazıda mesleki eğitimin hem bireysel hem toplumsal kazançlarını; eğitim politikalarından atölye pratiklerine, başarı örneklerinden ölçülebilir etkilere dek adım adım tartışacağız.

Mesleki eğitimin avantajı, gençlere yalnızca iş değil aynı zamanda hayata tutunacak somut bir beceri kazandırmasıdır. TÜİK verilerine göre Türkiye’de işsizlik oranı 2024 itibarıyla %9 civarında seyrederken, mesleki ve teknik lise mezunlarının istihdam oranı genel lise mezunlarına kıyasla çok daha yüksektir. Örneğin, otomotiv ve yazılım gibi alanlarda mesleki eğitim almış gençler, mezuniyetlerinin hemen ardından iş bulabilmekte, kimi zaman da kendi işlerini kurabilmektedir. Almanya’daki “dual sistem” gibi modellerin Türkiye’ye uyarlanması, sanayi ve üretim gücümüzü artıracak stratejik bir hamledir. Çünkü Türkiye gibi genç nüfusu yüksek, üretim potansiyeli güçlü bir ülkede mesleki eğitim yalnızca bir tercih değil, kalkınmanın anahtarıdır.

Mesleki eğitimin önemini en açık biçimde gösteren örneklerden biri Almanya’dır. “Dual sistem” adı verilen modelde öğrenciler haftanın belli günlerinde okulda teorik eğitim alırken, diğer günlerinde doğrudan fabrikada veya atölyede çalışırlar. Bu sayede Almanya’da genç işsizlik oranı %6’nın altındadır; yani Avrupa ortalamasının yarısından bile daha düşük. Benzer şekilde Güney Kore, 1960’larda yoksulluk içindeyken meslek liseleri ve teknik enstitülere yaptığı yatırımla kısa sürede elektronik ve otomotivde dünya markaları çıkarabilmiştir. İsviçre’de ise lise öğrencilerinin yaklaşık p’i mesleki eğitim yolunu seçer ve bu tercih ülkenin yüksek üretkenlik seviyesini besler.

Dünyanın farklı bölgelerindeki bu örnekler gösteriyor ki mesleki eğitim, bireylere iş güvencesi sağlamakla kalmaz; devletlerin rekabet gücünü ve ekonomik bağımsızlığını da belirleyen kritik bir unsurdur.

Meslek liselerinin önemini herkes kabul ederken, ailelerin çocuklarını bu okullara yönlendirmekte isteksiz davranmasının altında derin toplumsal ve kültürel sebepler yatıyor. En başta, Türkiye’de “iyi okul” denince akla kolej ya da akademik ağırlıklı liseler geliyor; meslek lisesi ise çoğu aile için “son çare” olarak görülüyor. Bunun........

© Maarifin Sesi