menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gittikçe yaygınlaşan akademik figür

10 1
08.11.2025

Son yıllarda, eğitim alanında düzenlenen çalıştay, panel ve sempozyumlarda giderek belirginleşen bir akademisyen profili dikkat çekmektedir. Bu isimler, eğitim bilimlerinin eleştirel geleneğine yabancı olmadıkları gibi, toplumsal eşitsizlikler ve adaletsizlikler konularında da teorik bir farkındalığa sahiptirler. Ne var ki, bu farkındalığı doğrudan ve açık bir söyleme dönüştürmek yerine, “imalı ama ifşa etmeyen”, dolaylı ve örtük bir dil kullanma konusunda oldukça mahirdirler. Bu durum, eleştirel pedagojinin radikal söylemleriyle uzlaşmacı akademik pratikler arasında kalmış bir entelektüel tavır olarak yorumlanabilir.

Genellikle “dengeli yaklaşım” ve “nesnellik” retoriği altında, siyasi söylemin sivri uçlarını törpüleyerek konuşmayı tercih ederler. Onların “tarihsel bağlam”, “mevcut koşulların gerçekleri” ve “pragmatik gerekçeler” gibi kavramlar kullanmaları, mevcut sistemi eleştirir gibi görünürken aslında meşrulaştıran bir işlev görür. Bu kişilerin eleştirel izlenimi veren cümleleri, çoğu zaman yapısal ve kurumsal sorgulamalardan uzak olduklarının ve daha ziyade bireysel veya yüzeysel düzeyde kalmayı tercih ettiklerinin bir göstergesidir. Geliştirdikleri yumuşak üslubu, sıklıkla tekrarladıkları “Her iki tarafı da anlamak gerekir” türünden dengeleyici ifadelerle pekişirken, beden dilleri de söyledikleriyle uyumluymuş gibi görünse de bir o kadar da gergin ve temkinli bir hal yansıtır. Bu ikircikli tutum, hem “yeterince eleştirel olmamakla” suçlanmaktan kaçınma, hem de “iktidar karşıtı” bir pozisyona yerleştirilme endişesinden beslenir.

Hakikatin kendisinden ziyade, onun “kabul edilebilir”, “makul”........

© Maarifin Sesi