Ağrı Dağı’nda İlk Gün
Yol kılavuz ister. İşte bu nedenle “önce refik, sonra tarik” yani önce yol arkadaşı sonra gidilecek yol seçilir denilmiştir. Ancak yol, bilinmeyen bir güzergâh ise arkadaştan öte bir rehbere ihtiyaç duyulur. Rehberin en temel özelliği tecrübedir.Hiçbir okuma, dinleme ve izleme ile elde edilemeyecek, parayla satın alınmayacak bir yaşanmışlıktır tecrübe. Biz de minibüsle geldiğimiz Ağrı Dağı’nın eteklerinde rehberlerimiz Reşit ve Ali ile yola çıkmaya hazırlanıyoruz. Bulunduğumuz nokta 2200 metrede bir düzlük alan. Yola çıkmadan sağa sola, ama illaki bir de başı dumanlı zirveye bakıyoruz. İnsanın istikameti nereye ise ilhamı da oradan geliyor. Buraya gelmenin biricik gayesi var, o gaye de uzaklarda bizi bekleyen zirve.
Ürkek bakışlarla etrafımızı keşfetmeye çalışıyoruz. Doğu istikametinde düz bir kayaya Jandarma tarafından uzun yıllar dağa çıkışlara mâni olan terör örgütlerine hitaben yazılmış bir yazı dikkatimizi çekiyor. “Geldik yoktunuz JÖH.” Kayanın yanına varıp bir hatıra fotoğrafı çektiriyoruz.
Herkes ekipmanlarını hazırladıktan sonra beş gün sürecek zirve yolculuğunun ilk adımlarını atmaya başlıyoruz. Bulunduğumuz yerden çıkılacak yükseklik bin metre olmasına rağmen ortalama dört saat sürüyor. Tırmanışın ilk günü olan pazartesi öğleye doğru başlayan yolculuk ikindi civarında sona eriyor. Her gün düz yollarda adımlamaya alışkınayaklarımız, sürekli yukarı doğru yürümeye de alışıyor.İnsanın bedeni zihninden daha çabuk uyum sağlıyor. Zaman geçiyor ve başlayan bir şekilde bitiyor.
Ulaştığımız 3200 ana kampını gördüğümüzde bir yandan şaşırıyor diğer yandan seviniyoruz. Şaşırıyoruz, çünkü yüzlerce çadır var ve çadırlar oldukça muntazam. Seviniyoruz,çünkü bunca çadırın hemen hepsi dolu yani dağ turizmine yoğun bir ilgi var. Bunları düşünürken bir yandan soğuk havaya, diğer yandan ara sıra gelip sağımızdan solumuzdan, bazen de üstümüzden geçen sisin ambiyansına alışmaya çalışıyoruz. Bizlere gösterilen akşam kalacağımız kamp çadırlarına eşyalarımız bırakıp volkanik bazalt taşlarının arasında yemyeşil çimlerin üzerinde ve sağda solda açmış selam verircesine sallanan çiçeklerin çevresinde dolaşıyoruz. Enfes bir hava var. Oksijenin ciğerlerimizdeki seyrini hissediyoruz. Bizi zirveye çıkaracak firma tarafından bir de çay yapılmış ki o havada bulunmaz bir nimet. Çaylarımızı keyifle yudumlarken firma sahibi Mustafa Arsin Bey beyle sohbet ediyoruz. Çadırların muntazamlığının, içlerine konulmuş........
© Maarifin Sesi
visit website