Trakya ve Bulgaristan Gezi Notları
28. Kelam Anabilim Dalları Koordinasyon Toplantısı ve Selefî Anlayışlar Sempozyumu vesilesiyle Osmanlı’ya başkentlik yapmış serhat şehrimiz Edirne’de beş gün içinde oldukça yoğun ve kapsamlı bir sempozyum gerçekleştirmenin yanında Trakya bölgesi başta olmak üzere Bulgaristan’ın Sofya ve Filibe’yi içine alan bir gezi yapma imkânımız oldu. Bize bu imkânın oluşmasına vesile olan başta tertip heyeti başkanımız Muhammed Altaytaş Bey ve ekibi olmak üzere İlahiyat Fakültesi Dekanlığı’na, Trakya Üniversitesi Rektörlüğü’ne, İl Müftülüğü’ne, Edirne Valiliğine ve katkıda bulunan tüm kuruluşlara ve kişilere teşekkürlerimizi sunarız.
EDİRNE
Edirne’ye birkaç kez gitmiştim ama her ziyaretimde yeni şeyler öğrendiğimi itiraf etmeliyim. Her şeyden önemlisi zihnim tazelendi ve Osmanlı’nın muhteşem eserlerini yeniden hatırlama hatta bazı yönlerini yeniden keşfetme imkanı buldum. Zaten böylesi tarih ve kültür yoğun kadîm kentleri bir kere görmekle veya uğramakla tanımanın mümkün olmadığı herkesçe malum ve müsellemdir.
Edirne’ye uğradığımızda birbirlerine çok yakın mesafede bulunan ve bir sanat şaheserleri olan Üç Şerefeli Cami, Eski Cami ve Selimiye Camini görmek yeterli gelebilir. Ama Edirne’de daha fazlası olduğunu unutmamak gerekir. Özellikle II. Beyazıt tarafından yaptırılan Cami, Şifahane ve Tıp Medresesinden oluşan külliyeyi görmek başlı başına bir ilim ve kültür hazinesini keşfetmek demektir.
Bu seferde yerel anlatıcılardan tarihi eserleri dinlemek başka bir güzeldi. Sözgelimi Üç Şerefeli Camiinin Selimiye’den yüz yıl önce yapıldığı, mimarının felçli olduğu ve sedyeyle taşındığı, kubbesi ve üç şerefeli minaresiyle Mimar Sinan’a ilham kaynağı olduğunu bir yerel tanıtımcıdan öğrendim. Doğrusu Üç Şerefeli’nin kubbesi ve mimarî görünümü muhteşemdi. Sanat tarihçisi değilim ama binanın görüntüsü ile anlatıcının biraz abartılı da olsa tasviri zihnimde doğru olabileceği intibaını uyandırdı. Ulu Camii olarak da bilinen Eski Camideki büyük boyutlu hat şaheseri yazılar ise Bursa Ulu Camiini hatırlattı bana.
Şu bir gerçek ki ecdat nereye bir cami yaptırdıysa yanı başına mektebi, medresesi, hatta hanı ve hamamını da birlikte yaptırmıştır. Üç Şerefeli Caminin yanında bulunan Peykler Medresesi ve Saatli Medrese ile karşısındaki hamam ve bedesten bunun en güzel timsalidir. Bugün gençlik merkezi olarak kullanılan Peykler Medresesi bizim sempozyuma da ev sahipliği yaptı ve toplantının bir oturumunu orada gerçekleştirdik. Selimiye Külliyesi de aynı şekilde ortada cami, güneydoğuda ve güneybatısında birer medrese batısında ise arasta ve sıbyan mektebinden oluşmaktadır. Bizim kadîm külliyelerin, batıdan alınan ve manastırlar gibi şehirlerin dışına inşa edilen kampüslerden farkı, mahallenin içinde ve halkla iç içe olacak şekilde inşa edilmiş olmaları, hocalarla talebelerin camilerde aynı safta halkla buluşmalardır.
SOFYA
Edirne’den sonraki ilk durağımız Sofya oldu. Hem hüznü hem umudu hem de sevinci bir arada yaşandığımızı itiraf etmeliyim. Hüznümüz o güzelim beldelerin bizden sadece siyasî olarak değil, kültürel ve medeniyet olarak da koparılması, uzaklaştırılması ve yabancılaştırılmasıdır. Osmanlı Sofya’dan ayrılırken kırkın üzerinde cami, bir çok medrese ve onlarca mescit bırakmıştı. Bunların yok edildiklerini hatırlayıp üzülmemek elde değil. Umudumuz bir camiinin bile medeniyetimizi temsil edebildiğini, buluşma noktası........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul