İstanbul’dan Köln’e Gezi Notları-3
İkinci gün Burg Nideggen’i ziyaret ediyoruz. Masallardan çıkmış bir kasabaya dâhil olduğunuzu hissediyorsunuz. Tüm bileşenleriyle Ortaçağ’daki görünümünü muhafaza eden kasaba sizi alıp Ortaçağa götürüyor sanki. Moderne dair göze takılan ya da rahatsızlık veren herhangi bir nesne ya da manzaraya rastlayamıyorsunuz. Kasabanın zirvesine konumlanmış 12. yüzyıldan kalma kale tüm doğallığı ve ihtişamıyla yerli yerinde duruyor. Kasabanın geçmişine dair ne varsa korunmuş ve yaşatılmış. Şehircilik ve çevre düzenlemesi açısından tek bir eleştiri cümlesi kurmanıza dahi imkân vermeyen bir manzara hâkim. Tam anlamıyla örnek bir “müze-şehir”.
Ömer Ferit Bey’in Sebilürreşâd’da yayımlanan Avrupa Mektupları’ndan Almanya seyahatine dair olanlarından birinde “Geçmişlerine ait olayların ayrıntıları tamamıyla korunmuş; hâlleri, terakki noktasından bizim takdir edemeyeceğimiz bir biçimde geçmişlerine bağlı. Mâzi ile alâkalarını kesmiyorlar. Çünkü mâzilerine ait olayların hepsine yükseliş ve tekâmül basamağının muhtelif kademeleri gözüyle bakıyorlar.” şeklindeki tespiti tam manasıyla ve aradan geçen bir asrı aşkın süreye rağmen hâlen geçerliliğini koruyor. Mektubun devam eden cümlelerinde yer alan, bize dair tespitlere hak vermemek mümkün değil. Şöyle ki: “Bize gelince mâzimize ait olayların hiçbirinde gelecek için bir menfaat düşünmüyoruz. Daima geçmişimizi yokluk çukuruna gömüp üzerini nisyan toprağı ile örtüyoruz.”
Trafik lambalarının yerleştirilmemiş olduğu pek çok kavşakta gözlenen manzara şu; trafik duraksamaksızın akıyor. Dikkatimi çeken bu duruma ilişkin olarak mihmandarımıza “döner........
© Maarifin Sesi
