menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İstanbul’dan Köln’e Gezi Notları-2

6 0
14.03.2025

Gurbeti vatan edinen; vatanlarını da gurbet kılan muhacir gurbetçilerimizle birlikte eda ettiğimiz Cuma namazı nihayete erdiğinde, bilindik selamlaşmalar ve ayaküstü kısa sohbetler eşliğinde mescitten çıkış ve dağılma gerçekleşiyor. Öğleden sonrayı Kerpen civarında görülebilecek mekânları gezerek değerlendiriyoruz. Cuma günü olmasına rağmen güzergâh üzerinde geçtiğimiz köy ve kasabalarda dikkat çeken bir sessizlik ve sükûnet hâkim. Sokak hayvanı namına herhangi bir canlı göremediğimiz gibi cadde ve sokaklarda insanoğluna rastlamak da nasip olmadı. Herkesin işinde gücünde olduğu anlaşılıyor.

Yolların tertip ve düzeni, binaların estetik açıdan görünümü ve genel anlamda temizlik adına söylenebilecek tek bir kusur dahi göze çarpmıyor. Sokaklar evin bir parçası gibi sanki. Sebilürreşad Mecmuası adına 1913 senesinde Avrupa Seyahatine çıkan Ömer Ferit (KAM) Bey’in “Avrupa Mektupları” makalelerinden birinde bizim sokaklar ile Avrupa şehirlerinde gezdiği sokakları kıyasladığı açıklamalarının zamanaşımına uğramadığı anlaşılıyor.

Ömer Ferit Bey’in 1913 senesinde kaleme aldığı ve hâlâ geçerliliğini koruyan tespiti şöyle: “Sonra bizim sokakları gözümün önüne getirdim. Bir karşılaştırma yapayım dedim. … Sokak konusunda affedilemeyecek bir kusurumuz varsa, o da sokakların pisliği ve kirliliğidir. … Bizim memlekette herkesin öteden beri sokağa bir düşmanlığı vardır. Hususi olsun, umumi olsun sokak denildi mi bu kelimeden mahallenin ve memleketin süprüntülüğü manası kasdedilir. Aşçıbaşı mutfakta sebze ayıklar, süprüntüsünü sokağa atar. Hanım çocuğunun bezini yıkar, pis suyu sokağa döker. Hizmetçi evi süpürür, ne kadar süprüntü varsa haydi sokağa. Kapana fare tutulur, leşi sokağın ortasına atılır. Evde tiksinilecek bir şey olur, efendi uşağına “sakağa, sokağa!” emrini verir. Sözün kısası, dilimizde mezbele lafzı sokak kelimesinin eşanlamlısıdır. Hâlbuki sokak, oturulacak yerlerin tamamlayıcısı, halkın ortak mülküdür. Herkes elinden geldiği kadar onun düzenine ve temizliğine hizmet etmeli. Yüce dinimiz bu medeni incelikten bizleri 1300 sene evvel haberdar ettiği halde, biz tamamıyla bunun aksini dayatmışız. Şeriat, “imanın en yüce derecesi tevhid; en düşük derecesi sokaklardan halka eziyet veren şeyleri kaldırmak toplamaktır” diyor.

Ömer Ferit Bey’in temizlik ve düzen açısından Berlin şehrinin diğer Avrupa........

© Maarifin Sesi