menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kaldırımlar İşgal Altında

10 0
30.09.2025

Yürümek, zihnimiz için en değerli nimet, bedenimiz için en kaliteli eylem. Kendimizle sohbet etmenin en kestirme yolu. Yürümek, sağlıklı yaşamın ilk koşulu. Zihni berraklaştırır, duyuları biler, hırsı törpüler.

Yürüyüşün en güzeli kırlarda ve dağlarda yapılanı. Uzun bir sahilde dalgaların sesiyle yürümenin zevki bir başka. Ormanda yaprakların üstüne basa basa yürümek de büyük keyif. Herkes sahile, dağa, ormana gidecek değil ya. Büyük kentlerde yaşayanlar ne yapsın? Yürüme eyleminden mahrum mu kalsın? Kaldırımları hatırlatanlara, dışarıya çıkıp etraflarına bakmalarını öneririm.

Ankara’da yürümenin zorluğunu her gün deneyimliyorum. Kaldırım çiğneyen ve kaldırım arşınlayanlar cemaatinin son üyelerindenim. Kaldırım kabadayılığı veya kaldırım mühendisliği yapmıyorum. Aylak adam, ya da flanörüm.

Flanör, ‘aylak kent gezgini’ anlamında kullanılan Fransızca kökenli bir kelime. Binlerce çalışan kentin yoğun temposuna ayak uydurmak için koşturmak zorunda. Flanör, çalışanların aksine sakin sakin, keyfine vara vara sokakları dolaşan, gözlem yapan ve düşünen kişi.

Flanörü, bir kuruma bağlı olmaksızın, kendi özgür iradesiyle sokakları, parkları, meydanları ve tarihi mekânları, daha çok sakin ve sessiz bölgeleri seçerek, kaldırımları herkesten daha fazla kullanan kent gözlemcisi diye tanımlayabiliriz.

Flanör kalabalıklar içinde yalnız adam. O, yalnızlığı tercih eder. Yürüyüşü, düşünce ve gözlem amaçlı olduğu için yoldaş istemez. Yoldaşlık ayrı bir konu; sohbet ister, emek ister, vakit ister. Flanörün yürüyüş eşlikçisi kendisidir.

Ankara flanörlere kapılarını kapatmak üzere. Flanörler için sıkıntılı bir kente dönüştü. Bilinçli bir tercih mi, günün koşullarının getirdiği zorunluluk mu, boşvermişlik mi, çıkar sağlama amaçlı mı, denetimsizlik mi? Belki bunların toplamı, hatta daha fazlası olmalı.

Ankara’da kaldırımları esnaf işgal etmiş. Dükkanlar içeriden çok dışarıda. Sarraflar, kasaplar, markalı mağazalar hariç vitrin kullanan iş yeri kalmadı. Vitrinleri unutacağımız günler yakındır. Birçok cadde Pakistan sokaklarından farklı değil. Yürü yürüyebilirsen.

Kaldırımlar artık esnafın malı. Manavın sepeti, lokantanın, kafenin masası, çay ocağının, köftecinin sandalyesi, kuruyemişçinin çuvalı, balıkçının tablası, kavun karpuzcunun sergisi, dondurmacının tezgâhı, bakkalın abur cubur rafı, marketin cips........

© Maarifin Sesi