Sıra Türkiye’ye mi Geliyor, Yoksa İsrail'e mi?
Yıllardır sorulan, kriz dönemlerinde fısıltıyla yayılan ama artık yüksek sesle sorulan bir soru: “İran’dan sonra sıra Türkiye’ye mi geliyor?”
Cevap basit değil. Ama bir şey net: Soru artık yanlış yere soruluyor.
Son birkaç haftada yaşanan gelişmeler yalnızca bir operasyonlar zinciri değil, aynı zamanda bir çağ kapanışının ayak sesleri.
Trump önce diplomatik personelini çekti. Ardından “Bu işi Netanyahu’ya ben verdim” dedi. 60 gün süre tanımış, 61. gün saldırı olmuş. Evet, bu kadar açık.
Ama bu bir İsrail başarısı mı?
Hayır.
Bu, İran’ın içindeki sızmalara göz yumduğu bir sistem çöküşü. Devrim Muhafızları’nın kalbine kadar giren Mossad ajanları, aynı anda yakalanan ya da öldürülen komutanlar... İran’ın hava savunmasının felç edilişi… Bunlar tesadüf değil, istihbarat değil sadece; bu, bir devletin içine işlemiş zaafın röntgeni.
Peki halk?
Asıl mesele burada başlıyor.
Hayfa Limanı vuruluyor, ama Tahran’da elektrikler kesiliyor. Nükleer malzeme ellerinde olsa ne olur? Bombayı yapacak zamanları kalsa ne olur? Sivil halk için her gün ölüm var. Rafineriler vuruluyor, yardım kamyonları hedef oluyor. Çocuklar, kadınlar, siviller...
Batı dünyası ise ezberini bozmadı: “İran nükleer silah üretirse bölge tehlikeye girer.”
Peki........
© Kocaeli Koz
