Robot olmadığını ispatlamanın bedeli: Dijital emek
Web’de gezinirken çoğumuzun önüne çıkan o tanıdık kutucuk:
“Ben robot değilim.”
Basit bir onay gibi görünse de ardından gelen küçük görevler:
“Trafik lambalarını seçin.”
“Otobüsleri gösterin.”
“Yaya geçidini işaretleyin.”
İlk bakışta dijital güvenlik adına sıradan bir doğrulama gibi duran bu uygulamalar, aslında çok daha derin bir sistemin parçası. Bu görevleri yönlendiren sistemin adı CAPTCHA. İlk bakışta yalnızca sizi botlardan ayırmak için tasarlanmış gibi görünen, ama arka planda çok daha fazlasını yapan bir dijital filtreleme ve veri toplama aracı.
Bugün internette bir form doldurmak, bilet almak ya da bir siteye erişmek isterken girdiğimiz bu sınavlar, yalnızca güvenlik sağlamıyor; aynı zamanda veri topluyor, algoritmaları besliyor ve dijital emeği biz fark etmeden bize yüklemiş oluyor. Yani artık bir siteye erişmek için sadece “insan” olmak yetmiyor—bunu kanıtlamanız, uğruna birkaç saniyenizi ve biraz da verinizi feda etmeniz gerekiyor.
CAPTCHA sistemleri (Completely Automated Public Turing test to tell Computers and Humans Apart), 2000’li yılların başında spam saldırılarını engellemek ve botları dışarıda bırakmak için geliştirildi. Başta yalnızca çarpıtılmış harfleri veya rakamları yazmak gerekiyordu. Ancak sistem, yıllar içinde evrildi. Görsellerle yapılan testler, reCAPTCHA’ya geçişle birlikte daha yaygın hâle geldi. Google’ın 2009’da reCAPTCHA’yı satın almasıyla birlikte sistem sadece........
© Kısa Dalga
