menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Karar vermekten vaz mı geçeceğiz?

13 0
16.09.2025

Karar vermek insan olmanın en ağır yüklerinden biri. Sabah kalktığımızda hangi gömleği giyeceğimizden hayatımızın dönüm noktası olacak meslek seçimlerine kadar, günümüz sürekli tercihlerle kuşatılmış durumda. Psikologlar bu baskıya “karar yorgunluğu” diyor. Artık o kadar çok seçimle karşı karşıyayız ki, en basit karar bile zihnimizde orantısız bir ağırlık yaratıyor. Günümüzde bu yorgunluğu devredebileceğimiz yeni bir sığınağımız var: yapay zeka.

Yapay zeka sorularımıza cevap verecek, araştırmalarımızı hızlandıracak, karmaşık hesapları saniyeler içinde çözecekti. Geldiğimiz noktada ise, yapay zekaya yüklediğimiz rol bundan çok daha fazlası. Hayatın sorumluluklarını taşıyan bir vekil adeta. Artık tatilde nereye gideceğimizi, hangi kitabı okuyacağımızı, hatta sevgilimize nasıl mesaj atacağımızı bile ona soruyoruz. Bir zamanlar yakın dostumuza danıştığımız şeyleri, bugün bir algoritmaya devrediyoruz.

Yapay zekaya başvurmanın ardında yalnızca bilgiye erişme arzusu değil, çok daha derin bir duygu yatıyor: sorumluluktan kaçış. Çünkü her karar, beraberinde hata ihtimalini taşıyor; yanlış bir seçimde “ben seçtim” demek, insanın omuzlarına ağır bir yük bindiriyor. Kararın sonuçlarıyla yüzleşmek, başarısızlık ya da pişmanlık ihtimalini kabullenmek cesaret istiyor. Bu noktada yapay zeka, sadece bir araç değil, bir kaçış kapısı haline geliyor. “Ben değil, algoritma önerdi” diyebilmek, sorumluluğun en sancılı kısmını başkasına devretme imkanı sunuyor.

Üstelik içten içe, bu kararların doğruluğuna da güveniyoruz. Çünkü algoritmanın bizi çözdüğüne, geçmiş aramalarımızı, izleme listelerimizi, beğenilerimizi takip ettiğine ve sonunda bize hoşumuza gidecek şeyleri önereceğine inanıyoruz. Netflix’in karşımıza tam da bizim tarzımıza uygun bir dizi çıkarması ya da Spotify’ın hiç bilmediğimiz bir şarkıyı bizim zevkimizden seçmesi, bu........

© Kısa Dalga