Kritik bir ziyaret ve birtakım düşünceler…
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Kıbrıs’a yaptığı iki günlük ziyaret ve verdiği mesajlar, Kıbrıs adasında 50 yıldır devam eden statükoyu destekler nitelikteydi. Yeni çok bir şey yoktu. Aklımda en çok kalan kısım “iki devlet anlaşırsa, yapacakları çok şey var” şeklindeki kısımdı ki Rumlar bu ifadeleri “provokasyon” diye nitelemekten geri durmadı.
Ancak ada basınına ilk olarak Kıbrıs Postası’nın duyurduğu ziyaretin tek gündem maddesinin ise Kıbrıs sorunu olduğunu pek sanmıyorum. Ancak diğer gündem maddelerini de Kıbrıs sorunu başlığından ayırmak pek mümkün değildir.
Çünkü Kıbrıs sorununda atılması düşünülen adımların, her ne kadar alt yönetim olsa da, KKTC iç siyasetiyle eşgüdümlü olması doğal bir gerekliliktir.
Yani siz bir yandan iki devletli çözüm propagandası yaparken, ada yarısının yönetiminde bulunan kişi ya da partinin, bu siyasetin tam zıttı bir yönde davranması eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur.
Bilindiği üzere Ekim seçimlerine 10 ay kalmıştır. Erhan Arıklı’nın pazarlık mahiyetinde gayrı-resmi açıkladığı adaylığı dışında, diğer adaylardan henüz herhangi bir haber yoktur.
Fakat illa ki doğal adaylık beklentisi içinde olanlar vardır. Bunlardan birincisi şu an o koltukta oturan Ersin Tatar’dır.
KKTC başkanlık tarihine hiçbir dişe dokunur fayda sağlamayan, bir kapı dahi açamayan başkan olarak geçmek üzere olan Tatar’ı, Fidan’ın ziyareti ve açıklamaları üzerinden değerlendirecek olsaydık, bugün ‘kesin adaydır’ ifadelerini kullanırdık. Ama öyle bir durum hiç yoktur.
Her ne kadar da son kulağıma çalınan bir ankete göre, Tufan Erhürman’dan sadece 3,5 puan geride olan Tatar’ın bu küçük, kolayca kapanabilecek farka rağmen adaylık konusunda büyük sıkıntıda olduğunu söylemek hiç yanlış olmaz. 50 günlük meclis krizinin hesabını ona kesen UBP çevrelerinin öfkesine hiç girmiyorum ama ‘elimi kırarım, oy vermem’ diyenlerin sayısı hiç de az değil.
Dediğim gibi, Fidan’ın son açıklamalarını temel alsaydık, 2020’den bu yana sürdürülen bayat siyasetin enstrümanı olan Tatar’ın yeniden aday olduğunu yazabilirdik.
Peki nasıl olur da Türkiye bir yandan sürdürülen siyasete öncülük edip, destek olurken, bunun meyvelerini vermeye başladığını iddia ederken, Tatar yeniden aday olamıyor?
İki sebebi olabilir: Ya Türkiye yeni bir siyasete geçecek ya da bu siyaseti çok daha başarılı bir şekilde sürdürecek yeni birini seçtirecek.
Eğer birincisiyse ne ala. Bu kadar zamandır sürdürülen siyasetin başarısızlığı Tatar’ın üzerine havale edilip, işin içinden çıkılır ve yeni ama biraz da hibrid bir teze geçilir.
Böyle olursa Tufan Erhürman ilk turdan değilse bile ikinci turda Külliye’nin yolunu tutar, adada yeni bir süreç başlar diyebiliriz.
Ha eğer durum ikinci dediğim gibi, yani Tatar’ın yerine yeni bir isim aranıyorsa ama siyaset........
© Kıbrıs Postası
