menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir tartışma ve turnusol kağıdı etkisi...

10 33
04.04.2025

Yaklaşık olarak 15 gündür yapay olarak oluşturulan ve belirli odaklar tarafından köpürtülen başörtüsü meselesinin ehven-i şer mahiyetinde faydalı bir tarafı olduğunu düşünüyorum.

Bu fayda da, toplumu yöneten veya yönetmeye namzet olan siyasetçilerin ve siyasi oluşumların duruşunu ortaya çıkartmak açısından tam bir turnusol kağıdı etkisi göstermesidir.

Ya da Türkçe mealinden konuşacak olursak, ‘ak koyun, kara koyun’ ortaya çıkmıştır diyebiliriz.

Siyasi atraksiyonunu Türkiyeli-Kıbrıslı ayrışması üzerine kuran ve kendi kitlesini ona göre konsolide eden YDP Lideri Erhan Arıklı’nın bu duruşunu anlatmaya gerek yok. Buradaki tavrı da tam olarak bu yöndedir.

Yapan gündem yaratma ve manipülasyon konusunda uzman olan Arıklı’nın, kendini aşıp, tüm zamanların en devrimci gruplarından olan Pink Floyd’un ‘The Wall’ şarkısını paylaşması, bunu da öğretmenlere isyan eden çocuklar üzerine bağlaması alakasızdır.

Erhan Arıklı’nın sadece parçanın nakaratı üzerinden alıntıladığı ve öğretmen sendikalarına yöneltmeye çalıştığı sözler (Leave them kids alone-Çocukları rahat bırakın) aslında o ve onun mensubu olduğu zihniyetlerin bir ‘tuğla’ misali, tek tipleştirilmiş toplum yaratma isteğine karşı verilen tam teşekküllü devrimci bir cevaptır. Dahası bu sözlerin muhatabı yine kendi mensubu olduğu benzer baskıcı zihniyetlerdir.

Dolayısıyla bu konuda baltayı taşa vurduğunu belirtmek ve ayrıca kadim bir dostumun ifade ettiği gibi ‘Pink Floyd kırmızı çizgimizdir’ demek istiyorum.

İşin şakası bir yana yukarıda bahsettiğim turnusol kağıdı meselesine gelecek olursam, özellikle üç siyasetçinin açıklamaları çok önemlidir.

Bunlardan birincisi (Benim için) hiç beklenmeyecek bir şekilde, UBP Girne Milletvekili Özlem Gürçağ Altuğra’dan gelmiştir.

UBP içindeki muhalefetin figürlerinden olan Altuğra, sözlerini hiç dolandırmadan, açık ve net bir şekilde ifade etmiş, “okullarda türban olmaz” demiştir. Altuğra’nın bu çıkışı kuşku yok ki UBP içindeki kavganın bir yansıması, bir meydan okumasıdır. Burada İzlem Hanım’ın duruşunu sadece iç kavgaya bağlamak zorunda da değiliz, çünkü bu aynı zamanda onun kişisel görüşüdür da. Her iki yönden de takdir edilesi bulduğumu söylemek isterim.

İkinci önemli açıklama ise LTB Başkanı Mehmet Harmancı’ya aittir.

Harmancı, bu krizin bilinçli bir şekilde, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik yaratıldığını söylemiş, bunun bir çeşit ‘yoklama’ olduğunu ifade etmiştir. Özellikle şu tespiti çok yerindedir: “Kıbrıs sorunu üzerinden yaratılmak istenen toplumsal kutuplaşmayı, bu kez kimlik siyaseti üzerinden genişletmek ve derinleştirmektir. Etnik köken ve inanç üzerinden bir korku ve nefret iklimi yaratmaktır hedef. Bunu yaratacaklar ki, uzun yıllardır uyguladıkları demografik mühendisliğin umut ettikleri siyasi sonuçları doğurmasını garanti altına alsınlar.”

Üçüncü ve en ses getiren açıklamanın sahibi ise Serdar Denktaş’tır.

Sosyal medyada like ve paylaşılma rekoru kıran Denktaş’ın açıklamasının hem tarihsel hem de siyasi........

© Kıbrıs Postası