menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir kez daha Cenevre...

10 13
12.02.2025

“Geldiydi, gelecekti, geliyordu” derken en nihayet geçtiğimiz Pazar günü adaya ayak basan BM Genel Sekreterinin Yardımcısı Rosemary DiCarlo, ertesi gün önce Ersin Tatar, ardından da Nikos Hristodulidis’le görüştü.

Görüşmeler sonrası basına konuşan DiCarlo, verimli toplantılar yaptığı söylerken, taraflarla gelecek ay Cenevre’de yapılacak çok taraflı konferansla ilgili görüş alış-verişinde bulunduğunu da söyledi.

DiCarlo’nun vermediği bombayı patlatmak ise Ersin Tatar’a düştü.

Görüşme sonrası muhatapları gibi basının karşısına geçen Tatar, Cenevre’de yapılacak konferans için 17-18 Mart tarihine onay verdiklerini açıkladı.

Böylece uzun süredir speküle edilen ancak bu köşenin takipçilerinin bayağı önceden bildiği tarih ve yer teyit edilmiş oldu.

Yani kısacası, 30 Nisan 2021’de Cenevre’de sonuçsuz biten zirvenin 4 yıl kadar sonrasında gün sonrasında, bir kez daha yeni bir süreç ihtimaliyle yine aynı kente dönüyoruz.

Kıbrıs sorunu tarihine bakıp ‘kaç kez Cenevre’nin yolunu tuttuk?’ diye soracak olursanız, buna ‘Cenevre-Lozan arasında otobüs şoförlüğü yapan ortalama bir İsviçreli kadar’ diye dalgacı bir cevap da verebilirim.

Fakat durum sırf böyledir, tarih Cenevre’nin karlarına gömülen Kıbrıs sorunu çözüm müzakereleriyle doludur diye enseyi dibelik karartacağız anlamı da çıkmaz. Ancak şu an elimizdeki karne kırık notlarla doludur.

Tatar ile Hristodulidis birlikteliği, 2 yıl önce Rum liderin seçilmesiyle başladı.

Aradan geçen zaman zarfında bu ikili toplamda bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar bir araya geldi. Çok az olumlu işe imza atttı. En sonra yeni sınır kapıları konusunda da başarısız olundu.

Bunları düşününce Tatar-Hristodulidis ikilisinin tarihin en başarısız ikilisi olduğunu düşünmek gayet mantıklıdır.

Yani düşünün, en zor ikili olduğu düşünülen Denktaş-Makarios’un doruk anlaşması, Denktaş-Kiprianu’nun ikinci doruk anlaşması, Eroğlu-Anastasiadis’in 11 Eylül belgesi filan varken, bu ikilinin hiçbir başarısı veya sınır kapısı yoktur.

Haliyle böylesi kısır bir ilişkiden bebek beklemek, katırdan sıpa beklemek kadar nafile bir çabadır diyebiliriz.

Fakat bu yazdıklarımı ‘Kıbrıslı bir çözüm arama’ tadında ifadeler olarak alabilirsiniz zira tarih bu romantik çözüm modelinin cesetleriyle doludur demek de mümkündür.

Kuşku yok ki Kıbrıs sorunu........

© Kıbrıs Postası