Sınırların Ötesinde Barış: Karabağ’dan Kıbrıs’a Uzanan Yol: 7
Yarım asırdır bekleyen bir şarkı var bu Akdeniz’in ortasında… Adı Kıbrıs.
Melodisi eksik, notaları yarım kalmış. Bir zamanlar aynı sokaklarda yankılanan diller, aynı pazarda tartışan eller, aynı limanda balık bekleyen gözler vardı. Şimdi ise tellerle, sınırlarla, suskunlukla bölünmüş bir ada…
Bir şarkı ki yarım asırdır ne başlayabiliyor ne de bitebiliyor.
Ve belki de Zengezur’dan esen rüzgâr, bu şarkının eksik notalarını tamamlayacak bir melodi taşıyor. Karabağ ile Zengezur arasında atılan barış adımları, sadece Güney Kafkasya için değil, Doğu Akdeniz’de de yeni bir diplomasi kapısı aralayabilir.
Ama bu fırsat, yalnızca diplomasi masalarında değil; sokaklarda, okullarda, limanlarda, pazar yerlerinde hissedilmeli. Çünkü barış, kâğıt üzerinde değil; insanların yüreğinde, gündelik hayatın ritminde hayat bulur.
Kıbrıs’ın yarım asırlık hikâyesi bize şunu öğretiyor: Barışın gerçek gücü, imzalar atıldığı gün değil, insanların günlük yaşamında, birbirine duyduğu güvenin yeniden inşa edildiği gün ortaya çıkar.
Barış, zamanın ötesinde bir vaat değil—o, cesaretin ve iş birliğinin meyvesidir.
Bazen bir köprü, bazen bir deniz feneri… Bazen de, yıllarca bekleyen bir şarkının tamamlanmamış melodisi.
Azerbaycan–Ermenistan arasında imzalanan barış, kanla yazılmış sayfaların dahi temizlenebileceğini, yaraların kapanabileceğini gösterdi. Zengezur’da imzalanan o anlaşma, sadece iki ülke için değil; Kafkasya’dan Doğu Akdeniz’e kadar uzanan tüm bölge için yeni bir başlangıcın işareti oldu.
Ve Kıbrıs… Bu ada da aynı cesaretin, aynı vizyonun özlemini çekiyor.
Kıbrıs’ın modern tarihi, 1878’de Osmanlı İmparatorluğu’nun adayı İngiltere’ye bırakmasıyla yeni bir döneme girdi. 1914’te İngiltere’nin adayı tek taraflı ilhak etmesi, I. Dünya Savaşı sonrası jeopolitik denklemin değiştiği yılların en önemli adımlarından biriydi.
1950’lere gelindiğinde adada iki karşıt siyasi hedef şekillenmişti: Kıbrıslı Rum toplumunun büyük bölümü için Enosis (Yunanistan’la birleşme) ve Kıbrıslı Türk toplumu için Taksim (adanın ikiye bölünmesi). Bu zıt hedefler, 1955’te başlayan EOKA hareketi ve buna karşı Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)’nın oluşumu ile sertleşti.
1960’ta, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, iki toplumun eşit ortaklığına dayalı bir anayasa ile başladı. Ancak 1963’te anayasal düzenin bozulması ve toplumlararası çatışmaların başlamasıyla ortaklık fiilen sona erdi.
1974’te Yunanistan’daki cunta destekli darbe ve Türkiye’nin askeri müdahalesi, adanın kuzey ve güney olarak fiilen bölünmesine yol açtı. 1980’ler ve 1990’lar boyunca federal çözüm çabaları devam etti. Bu dönemde, Perez de Cuellar belgesi (1986) ve Butros-Ghali Fikirler Dizisi (1992) önemli dönemeçlerdi. Ancak her iki girişim de kalıcı çözüme ulaşamadı.
2004’teki Annan Planı referandumunda Kıbrıslı Türkler e “evet”, Kıbrıslı Rumlar ise v “hayır” dedi. Bu sonuç, adada güven bunalımını derinleştirdi.
11 Şubat 2014’te ise dönemin liderleri Derviş Eroğlu ve Nikos Anastasiadis tarafından imzalanan Ortak Deklarasyon, federal çözüm için tarafların ilk kez ortak irade beyan ettiği bir belge olarak tarihe geçti. Bu belge, çözüm için gerekli parametreleri net biçimde ortaya koyması........
© Kıbrıs Postası
